Cari işlemler dengesinde bu yıl itibarıyla belirgin bir düzelme görülüyor. Uzun aradan sonra cari işlemler fazla verdi. Bu yılın ilk 3 çeyreğindeki fazla milli gelirin yüzde 1'lerine ulaşmış durumda. İyileşme olarak tanımladığımız bu gelişme, cari işlemlerin kendi iç dinamikleri sonucunda mı ortaya çıktı? Yoksa her zaman olduğu gibi büyüme hızı gerileyince kendiliğinden aşağı mı geldi?
Sorunun yanıtından önce kısa bir hatırlatma; cari açık, döviz açığı anlamına geliyor. Dış ticaret, hizmet ticareti ve transferler sonucunda gelen döviz, giden dövizden daha az ise cari açık oluşuyor.
Yani ithalatın ihracattan fazla olması, hizmet alımlarının hizmet verimlerinden fazla olması ve yurtdışına belli amaçla döviz çıkışı girişinden fazla ise, cari işlemler açık veriyor.
Bu yılın sonlarına doğru cari işlemlerin pozitife dönmesinde en önemli pay 15 milyar dolar civarında fazla veren hizmet ticaretinde. Çünkü bu yıl turizmden elde edilen döviz rekor seviyelere ulaştı.
Sonuçta hizmetten sağlanan fazla ile dış ticaretindeki açık telafi edildiği gibi, 11.8 milyar dolar da artıya geçildi.
İTHALAT DAHA AZ ARTTI
Diğer bir neden ise, ithalattaki artış oranının ihracattaki artış oranının altında kalması sayesinde dış ticaret açığının 13 milyar dolarlarda kalmış olması. Oysa geçen 2018'in aynı döneminde dış ticaret açığı 41 milyar dolarlar civarına çıkmıştı. İthalatın fazla artmamasının ardında iki temel gerekçe yatıyor.
Birincisi büyüme hızının ilk iki çeyrekte negatif seviyelere inmesi ve yılın son iki çeyreğindeki pozitif performans ile yılı yüzde 0.5'lerde kapatacak olması doğal olarak firmaların daha az girdi kullanmalarına neden oluyor. Malum gerek aramalların gerekse hammaddelerin büyük kısmı yurtdışından ithal ediliyor.
Aynı şekilde firmaların yatırımlarını ötelemeleri ile sermaye mallarının ithalatı da belirgin bir şekilde azalıyor. Madalyonu ters çevirdiğimizde de diğer sonuca ulaşıyoruz. Büyümenin momentum kazandığı yıllarda cari işlemler yüksek oranlarda açık veriyor.
Örneğin 2011 yılında yüzde 8.2 rekor büyümenin ortaya çıkardığı cari açık yüzde 10'lar seviyesi olmuştu. Yine 2004 yılındaki benzer büyüme performansının sonucu yüzde 6'nın biraz üzerinde cari açık olmuştu. Küçülme yıllarında ise cari açık hızlı bir şekilde makul düzeylere iniyor. 1994 ve 2001 krizleri sonrasında cari işlemler bir kez daha fazlaya dönmüş. 2008 küresel krizini izleyen bir sonraki yılda cari açık yüzde 6,5'dan yüzde 1'e kadar çekilmiş.
YÜKSEK KORELASYON VAR
Kısacası büyüme ile cari açık arasında oldukça yüksek pozitif korelasyon var.
Büyüme düşünce cari açık da düşüyor.
İkincisi ise enerji ithalatı ile ilgili. Petrol fiyatlarının gerilemesiyle aynı miktarda petrol daha az döviz ile ithal edildi.
Geçen sene petrol fiyatları 71 dolarlar seviyesinde idi. Bu yıl 60 doların altına indi. Türkiye'nin yıllık petrol ithalatı 47 milyar dolar civarında. Dolayısıyla petrole bu yıl daha az döviz gitmiş olacak.
Yukarıda özetlediğimiz nedenlerden de açıkça görüldüğü gibi cari fazlanın kendi iç dinamiklerine bağlı oluşmadığı bu yıl yakalanan cari fazlanın, seneye büyüme hızının artmasına karşın seviyesini koruyabilmesi pek mümkün görünmüyor. Eğer yenilenebilir enerji ile enerjide dışa bağımlılık azalırsa, bazı ithal aramalların yerli üretim ile ikamesi sağlanabilirse işte o zaman cari işlemlerde kalıcı düzelmeden bahsedebiliriz.