Son haftalarda ABD ve İran arasındaki siyasi gerginlik ve Çin-ABD arasındaki birinci faz ticaret anlaşmasının taşıdığı bazı belirsizlikler piyasaları etkisi altına aldı ve özellikle kurlarda bir kez daha oynaklığı artırdı. Diğer faktörler bir yana kurların tansiyonunun oynaması Türkiye ekonomisini hızlı bir şekilde etkisi altına alabiliyor. Çünkü kurlardaki artış üretimde dışa bağımlılığın yüksek olmasından kaynaklı olarak fiyatlara geçiyor ve maliyetler cephesinden enflasyon üzerinde yukarı yönlü riskleri artırıyor.
Sular şimdilik biraz durulmuş görünüyor.
Dolayısıyla Merkez Bankası faiz indirimi kararında artılar kısmına jeopolitik risk durumunu ekledi. Bunun yanı sıra enflasyondaki düşüş trendi de aynı sütunda yer aldı. Şimdilik negatifler sütununda fazla bir unsur göremiyoruz.
Dolayısıyla Merkez Bankası beklendiği gibi haftalık repo ihale faiz oranını diğer bir deyişle politika faiz oranını 75 baz puan aşağı çekerek yüzde 11,25 seviyesine getirdi. Faiz indirimi piyasa aktörleri tarafından bekleniyordu. Ama tam anlamıyla rasyonel karar olduğundan değil kredi faiz oranlarının da aşağı gelmesini sağlamak amacıyla faiz indirimi bekleniyordu.
AKTİF FAİZ POLİTİKASI İÇİN
Aynı zamanda Merkez Bankası piyasalara faiz indiriminin devam ettiği mesajı da vermek istedi. Bu iki temel amaç için faiz indirimini ancak düşük oranda yapabilirdi.
Nitekim indirim için yeterli marj olmadığından 75 baz puan indirimle yetindi Merkez Bankası. Zaten yıl içinde yapacağı toplantı sayısını bu yıl için 8'den 12'ye çıkarmasının bir nedeni de daha aktif faiz politikası uygulamak istemesi idi.
Hatırlamakta fayda var...
Faiz kararını şu şekilde belirliyor Merkez Bankası. Enflasyon üzerine ülke riskini yansıtan primi ekleyecekti. Son bir kaç haftadır Türkiye ekonomisinin risk seviyesi düşüyor. 5 yıllık tahvilleri CDS baz puanı 250'nin altına geriledi. Ayrıca diğer gelişmekte olan ülkeler de faiz oranlarını mümkün olduğunca aşağı çekmeye çalışıyorlar.
Diğer bir deyişle Türkiye ekonomisine benzer gelişmekte olan ülkelerde risk primleri bir süredir 200 ile 300 baz puan aralığından 200-100 baz puan marjına gerilemiş durumda.
Bu iki faktör sonrasında Merkez Bankası'nın formülüne geri dönersek şu hesaplamayı yapabiliriz. Türkiye'nin vermesi gereken risk priminin yaklaşık 150 baz puanlarda olduğunu düşündüğümüzde Merkez Bankası'nın yakın zamanda yüzde 10 civarındaki enflasyon öngörüsüne 1,5 ekleyerek yüzde 11,5'larda politika faiz oranına ulaşabiliriz.
PİYASALARIN TEPKİSİ
Merkez Bankası'nın faiz politikası büyük oranda hem fiyat hem de en az o kadar finansal istikrar odaklıklı olacak. Zaten bu yıl için hükümet tarafından hedef konan yüzde 5 dolayındaki büyüme oranına ulaşmak için faiz oranlarının makul seviyelerde olması ve kredi hacmindeki genişleme oranının da yüzde 15'lerin üzerinde seyretmesi gerekiyor. Son olarak Merkez Bankası'nın 75 baz puanlık faiz indirim kararının piyasalara yansımasına kısaca değinelim. TL mevduat hesaplarının ve tahvillerin reel getirilerinin negatiflere gerilemesi doğal olarak hisse senetlerinin önünü açıyor. BIST 100 endeksinin 120 bini aşmasında ilginçtir en büyük katkıyı yerli yatırımcılar yapmışlar. Kurların bu hafta fazla olumsuz tepkisinin olmayacağını düşünüyorum. Çünkü sembolik indirim zaten piyasalar tarafından fiyatlanmıştı.
Şimdilik Merkez Bankası'na mutedil tepki veren piyasalar 28-29 Ocak FED toplantısına odaklanacaklar.