Gerçekten ilginç bir sarmala girdi küresel ekonomi. İçinde bulunduğumuz ekonomik koşulların çıkış noktası ve gelişiminde rol oynayan faktörleri dikkate aldığımızda daha önce deneyimlenmemiş ekonomik koşullarla karşı karşıyayız. Tekrar olacak ama bir kez daha vurgulamak istiyorum. Ekonomi dışı nedenle yani sağlık sorununa bağlı olarak ekonomik kriz yaşandı yaklaşık 2 yıl önce. Bu bir ilkti. Diğer bir ilk ise belli sektörlerin akıbeti belli olmadan kapanmasıydı. İlk olmasa da çok nadir görülen diğer bir unsur ise hem talep hem de arz şokları bir arada ortaya çıktı ve senkronize bir şekilde küresel ekonomiyi vurdu. Hatırlayacağınız gibi alışagelmediğimiz bu durum karşısında merkez bankaları ve ekonomi yönetimleri hızlı refleks gösterdiler. Bu bağlamda olağanüstü diyebileceğimiz para ve maliye politikaları devreye girdi ve küresel ekonomi şoku üstünden atarak hızlı toparlanma süreci yaşadı. Yine de küçülme ve yüksek işsizlik oranları ile bir bedel ödedi. Ancak asıl bedel son aylarda çıkmaya başladı; yüksek daha da önemlisi yükselişini sürdüren enflasyon oranları ve yeniden yavaşlayan ekonomik aktivite hızları...
GEÇİCİ Mİ OLACAK KALICI MI?
Başta FED olmak üzere hemen hemen tüm merkez bankaları, belki şimdilik Avrupa Merkez Bankası beklemeye geçtiği için hariç, sıkılaştırıcı para politikaları ile enflasyonla mücadele etmeye başladılar. Peki, başarılı olabilecekler mi? Diğer bir deyişle küresel enflasyon düşecek mi yoksa kalıcı mı olacak? Şu an küresel enflasyonun bu seviyelere kadar ulaşmasında arz tarafının daha belirleyici olduğu görünüyor. Malum pandemi sürecinde tedarik zinciri bozulmuş, iklimsel koşullar tarımsal emtia fiyatlarını olumsuz etkilemiş ve sonrasında denkleme dahil olan enerji arz ve talep dengesizlikleri ve buna bağlı olarak taşıma maliyetlerinin yükselmesi arz tarafında sayabileceğimiz faktörler olarak etkili olmuşlardı. 2008 krizi kâhini unvanlı Nobel ödüllü iktisatçı Roubini'nin çarpıcı tespitleri bize ışık tutuyor. "Arz kaynaklı enflasyonlar ve buna yönelik alınan önlemler talep kaynaklı enflasyonlara nazaran stagflasyon yaratma olasılığı yüksek oluyor. Sonuçta büyüme hızı sert şekilde momentum kaybediyor ve yüksek işsizlik sorunu baş gösteriyor." Zaten bu vurguyu FED Başkanı Powell da yapmıştı yaklaşık 3 hafta önce Senato'da yaptığı konuşmada. Yumuşak iniş olasılığı pek mümkün görünmüyor vurgusu ile ABD büyüme hızının düşmesini beklediğini söylemişti. Tabi FED'in bu kararlılığı ve bu yönde attığı ve atacağı adımlar doların güçlenmesine neden oluyor. Buna karşın Avrupa Merkez Bankası da Temmuz toplantısında pas geçeceği sinyali verince dolar neredeyse euroyu yakaladı.
ROUBİNİ'NİN ÖNGÖRÜSÜ
Tam da bu noktada birbirine bağlı iki soru karşımıza çıkıyor. Birincisi güçlü dolar cari açığı yüzde -3,6'ya gelmiş olan ABD'nin ne kadar işine gelir? İkincisi büyüme hızının negatif seviyelerine diğer çeyreklerde de devam etmesi ABD'nin ne kadar işine gelir? Genel beklenti yine de FED'in ve diğer merkez bankalarının şahin tutumlarının süreceği yönünde... Ancak Roubini yine çok kritik bir noktanın altını çiziyor. Bu sefer ortaya çıkabilecek stagflasyon daha önce özellikle 1970'lerde petrol krizleri dönemlerinde yaşananlardan farklı olacak. Çünkü olası stagflasyona bu sefer "borç tuzağı da" eşlik edecek. Likidite enjeksiyonları, sonuna kadar genişletilen kredi kanalları doğal olarak hem kamu hem de özel kesim borçlarını uçurdu. 2000 yılında yüzde 200 olan toplam borçların milli gelirlere oranı bugünlerde yüzde 350'lere kadar çıkmış durumda. Dolayısıyla yüksek faiz oranları borçların çevrilmesini zorlaştırabilir. Hem sert iniş hem de borçların çevrilme sorunu yüzünden merkez bankaları bir yerden sonra şahin tutumlarından taviz vermeye başlayacaklar tahmininde bulunuyor Roubini. Bakalım 2008 krizindeki gibi öngörüsü tutacak mı? Yoksa FED şahin olarak yola devam mı edecek?