Geçen hafta Para Politikası Kurulu beklenmedik bir şekilde faiz indirimine giderek politika faiz oranını yüzde 13'e indirdi. Gerçekten sürpriz oldu 100 baz puanlık faiz indirimi. Çünkü artan enflasyona karşın sabit kalan faizlerde bir nevi dolaylı indirim olduğundan doğrudan indirime gerek yoktu. Yani bir süredir reel olarak faizler aşağı geliyordu.
Kurul bu faiz kararı ile temel amacının önce büyüme olduğunu netleştirmiş oldu. Zaten politika faiz oranını ekonomik gelişmelerden bağımsız olarak belirleyerek büyümeyi desteklemeye çalışıyordu. Yüzde 13'e düşürerek ivme kaybeden iktisadi faaliyetlere yeniden momentum kazandırma niyetini açıkça dile getirdi.
Peki, Merkez Bankası amacına ulaşabilir mi?
Ya da soruyu şöyle sorabiliriz; Merkez Bankası büyüme hızını belli hızda tutmanın ekonomiye olan bedelini iyi hesaplamış mıdır?
Evet, amacına ulaşır. Kuşkusuz büyüme hızı yüzde 3'lerin üzerinde kalabilir. Yüzde 13 ile likidite alan bankalar her zaman olduğu gibi bunun en az yüzde 60'ını krediye dönüştürürler. Niye dönüştürmesinler ki.
Yüzde 30'un üzerinde bir orandan kredi verirse aradaki geniş kar da bankaya kalıyor.
Bu yılın ilk 6 ayında bankalar karlarını yüzde 400 artırarak 169 milyar TL'ye çıkarmışlar.
Artık likiditeyi 1 puan daha ucuza alacaklar Merkez Bankası'ndan. Demek ki bankalar bu işten karlı çıkmaya devem edecekler.
BORSAYA OLUMLU YANSIR
Şirketler? Tabii ki onlar da... Merkez Bankası bu hafta sonu yayınladığı tebliğ ile ticari kredi faiz oranı tavanına örtülü olarak limit koydu. Eğer bir banka ticari krediyi yüzde 22'nin üstünde bir orandan verirse tutarın yüzde 20'si kadar menkul kıymet tesis edecek.
Oran yüzde 29'u aşarsa tesis etmek zorunda olduğu menkul kıymet oranı verdiği kredinin yüzde 90'ına ulaşacak. Dolayısıyla bankalar şirketlere verdikleri ticari kredilerde faiz oranını yüksek tutamayacaklar. Böylece şirketlerde düşük maliyetle finansmana erişmiş olacak. Demek ki şirketler de bu işten karlı çıkacaklar. Yeri gelmişken bir ekleme yapalım; bankaların ticari kredilerde ayırmaları gereken zorunlu karşılıkta yüzde 20'den yüzde 30'a çıkarıldı.
Şirketlerden devam edelim. Merkez Bankası büyümeyi önceliklendirdiği için ekonominin momentum kazanmasıyla hem ihracatçı hem de iç piyasada faaliyet gösteren şirketlerin mali performansları da olumlu etkilenecek. Bu da BİST'in yukarı yönlü hareketini sürdürmesine yardımcı olacak. Demek ki borsa yatırımcıları da bu işten karlı çıkacaklar.
CARİ AÇIK VE ENFLASYON
Buraya kadar iyi geldik. Peki, kurlara nasıl yansıyacak Merkez Bankası'nın faiz indirimi?
Daha öncede tanık olduğumuz gibi faiz indirimi sonrası cari açık artmayacak mı?
Artacaksa cari açık nasıl finanse edilecek?
Ne yazık ki kurlar büyük olasılıkla yükselecek.
Zaten ihracatta rekabet gücümüzün artması için ekonomi yönetimi kur artışı istemiyor mu? İstediği gibi olacak ve kurlar kademeli bir şekilde yukarı yönlü trend izleyecek. Yine bir süredir tanık olduğumuz bir gerçek var. İhracat artıyor ama ithalat değer olarak daha fazla artıyor. İlk bir kaç ay rekabetçi kurların dış ticarete olumlu yansımasını görmüştük. Ama o dönemde şirketler stoklarındaki ara malları kullanmışlar ithalat yapmamışlardı. Stokları bittikten sonra daha pahalı ithalat yapmak zorunda kalmışlardı.
Turizm gelirleri ile belli oranda kompanse edilen dış ticaret açığı Haziranda 32 milyar dolar cari açığa dönüşmüştü. Buna bir de kısa vadeli dış borçlardan doğan döviz ihtiyacını ekleyelim. Sonuçta kurlar yukarı yönlü baskı altında olacak. Böylece enflasyonun aşağı çekilmesi yıl sonundaki baz etkisine kadar pek mümkün olmayacak.