Samimiyet dilimiz ile kalbimizin bir olmasıdır. Siyasette de halkın teveccühüne mazhar olmanın yolu samimiyetten geçer. Eğer siz gerçekten samimiyseniz, diliniz kalbinizden geleni söylüyorsa halk da desteğini sizden esirgemez. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başarısının ve girdiği her seçimi kazanmasının en önemli sırrı da bana göre budur.
Bugünlerde ana muhalefet CHP'nin adayı Muharrem İnce'nin yaptıklarını görünce 'samimiyet'in önemini bir kez daha görüyoruz. Çünkü İnce'nin heryerinden 'ince bir samimiyetsizlik' akıyor.
İnce'nin yola çıkışı bile samimiyetsizliğini ortaya koyarak oldu. Daha önce CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanı adayı olmamasını sert bir şekilde eleştiren İnce, "CHP'nin genel başkanı, cumhurbaşkanı adayıdır, kaçamaz. Yok böyle bir şansı. 'Partiyi ben yönetiyim, ülkeyi başkası yönetsin.' O zaman koltukta niye oturacaksın?" demişti. Ancak Kılıçdaroğlu, 4 Mayıs'ta Cumhurbaşkanı adayı olarak ismini açıklayınca çıkıp ilk söz olarak, "Sayın Genel Başkanım hep söylediniz parti başkanından Cumhurbaşkanı olmaz. Parti üyesinden cumhurbaşkanı olmaz. Ben de bu görüşünüze katıldım" deyiverdi.
Yine, bu sözünün ardından parti rozetini çıkarıp Türk Bayrağı rozeti taktı ve 'Tarafsız olacağım' dedi. Bir gün sonra ise mitingte "Ben sapına kadar CHP'liyim" diye haykırdı.
BURAM BURAM ŞOV KOKUYOR
İnce'nin muhafazakar seçmenin oyunu almak için yaptıkları da buram buram şov kokuyor... Anıtkabir'de Atatürk'ün mozalesinin başında ellerini açıp dua ediyor, mitingte ezan okunurken konuşmasını kesiyor...
Ama ertesi gün açıkhavada yapılan bir TV programında minareden ezan okunmaya başlayınca "Ezan okunurken konuşulmaz diye bir şey yok" deyip konuşmasına devam ederek bir gün önce yaptığının tam tersini yapıyor.
İnce'nin samimiyetsizliğini ortaya koyan en önemli konuların başında da 'başörtüsü' meselesi geliyor. Bu ülkede kadınlar yıllarca başları örtülü olduğu için dışlandı. Başörtülülere 'Kamusal alana böyle girmeyin" dendi. Üniversitelerin kapılarından çevrilen genç kızların başörtülerini çıkarttırmak için ikna odaları bile kuruldu. Ancak Türkiye, son yıllarda elde ettiği kazanımlarla bu çağdışı anlayışı yendi. Eğitim kurumlarında ve kamusal görevlerde başörtüsü serbest bırakıldı.
HALKIN ÖLÇÜSÜ ŞAŞMAZ
Tabi bu adımlar kolay atılmadı, çağdışı zihniyet her aşamada kendini gösterip bu adımları engellemeye çalıştı. Bunlardan biri de Muharrem İnce'ydi. Örneğin, zorunlu din dersleri ve temel eğitim kurumlarında başörtüsünün serbest bırakılması konusunda İnce, 24 Eylül 2014'te çıktı ve dedi ki, "Bu iki gelişme diğer gelişmelerle birlikte düşünüldüğünde halkı hızla meşru müdafaa noktasına götürmektedir. Çünkü ortada hukuk yoktur, hukuku tanımamazlık vardır.
Böyle bir durumda herkesin kendi hukukunu dayatacağı bir ortamın oluşması kaçınılmaz olacaktır. Aldığınız karar Cumhuriyet'e meydan okumaktır." İnce, şimdi ise başörtüsüyle ilgili sıcak mesajlar veriyor, "Benim kızkardeşim de 40 yıldır başörtülü" gibi nutuklar atıyor. Zannediyor ki, birkaç güzel laf ederse başörtülü vatandaşlarımız, daha önce ettiği lafları unutup oyunu hemen gidip kendisine verecek.
Bugüne kadarki seçimler hep ortaya koydu ki, bu milletin elinde şaşmayan bir 'samimiyetmetre' var. Böyle ince samimiyetsizlikler gösterenleri de şak diye yakalıyor. 24 Haziran'da buna bir kez daha şahit olacağız.