Başkan Recep Tayyip Erdoğan, 2002 yılından bu yana girdiği her seçimi kazandı. En son yüzde 51.5 oyla Başkan seçildi. Genel Başkan olarak girdiği 9 seçimi de kaybeden CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ise, her fırsatta Erdoğan'ı diktatör olmakla suçluyor. Erdoğan'ın kendisine oy vermeyen yüzde 48.5'a baskı uyguladığını, bu yüzde 48.5'un istek ve taleplerini görmezden geldiği yalanını ileri sürüyor.
Oysa Kılıçdaroğlu, Erdoğan'a attığı iftirayı bizzat kendisi yapıyor. CHP'de muhalifler olağanüstü kurultayın yapılması için topladıklarını belirttikleri 630 imzayı Genel Merkez'e teslim etti. Genel Merkez ise, imza sayısının 605 olduğunu ve kurultayın toplanması için yeterli olmadığını söyledi.
KENDİNDEN BİLİYOR
İlahi tesadüf bu ya... Kılıçdaroğlu'nun imzalarını dikkate almadığı 605 delegenin toplam delege içindeki oranı yüzde 48.5 civarında bir rakama tekabül ediyor. Yani Erdoğan'ı yüzde 48.5'ın taleplerini dikkate almadığı yalanını uyduran Kılıçdaroğlu, kendi partisindeki yüzde 48.5'un talebine set çekiyor. Muhalif kanadın önde gelen isimlerinden Gaye Usluer de bu yaman çelişkiye dikkat çeken bir tweeti paylaşarak Kılıçdaroğlu'nun asıl diktatör kendisi olduğunu ortaya koydu.
Ee ne demişler... Kişi kendinden bilir işi...
AZILI AZINLIK EĞİTİLEBİLİR Mİ?
Artık şuna eminim: Türkiye'de çoğunluğun üzerinde azılı bir azınlık baskısı var. Bu nedenle çoğunluğun seçtiği iktidarla ilgili olumlu olarak değerlendirilebilecek tek söz söyleyenler bile linç ediliyor.
Bu ülkenin en önemli sanatçılarından Mazhar Alanson, "Atatürk'ü de seviyorum ama Peygamberime de aşığım, ne var bunda!" dedi. Ayrıca, "Bu ülkenin çoğunluğu Müslüman ve Müslüman hayatı yaşıyor. Olayımız bu. Karşı tarafın kızmasının, dövünmenin alemi yok. Bu topraklarda o söyledikleri gibi 'laiklik de elden gitmez', gitmedi de" ifadelerini kullandı. Bu sözleri nedeniyle işitmediği hakaret kalmadı.
Ardından yine bu ülkenin önde gelen sanatçılarından Bülent Ortaçgil, "Başkan yüzde 52 civarında oy alarak seçilmiş. Muhalefet bunu kabul etmeli" deyince hedef tahtasına kondu.
Şimdi de yaşanan bu linç girişimlerini eleştiren ve "Bu ülkenin sanatçılarının iktidarı sevme hakkı da vardır. Her iktidarı seven sanatçıya yalaka diyemezsiniz. Adam seviyor kardeşim, niye kabullenemiyorsunuz?" diyen ünlü şarkıcı Haluk Levent'e denilmedik laf bırakmıyorlar.
Lince doymayan bu azılı azınlığın, artık demokrasiyi sindirmesi ve halkın iradesine saygı duymayı öğrenmesi gerekiyor diyeceğim ama açıkçası bunların büyük bölümünün kesinlikle eğitilemez olduğunu düşünüyorum.