İstanbul'da CHP-İP-HDP ittifakının adayı olarak sahaya sürülen Ekrem İmamoğlu, seçim kampanyası boyunca halktan biri olduğu imajını çizmeye çalıştı. Açıkçası benim de CHP'nin milletin değerleriyle sorunu olmadığı görüntüsü veren, hatta Yeni Zelanda'daki katliamda şehit olanlar için camide Yasin Suresi bile okuyabilen bir isimle yola çıkmasının Türk demokrasisi açısından bir kazanım olabileceğini düşündüğüm oldu. Bu yüzden İmamoğlu'nun yıllardır 'bu göreve hazırlanan' ve 'Beylikdüzü Belediyesi'nde staj yaptırılıp sahaya sürülen' bir proje olduğu yönündeki iddialara mesafeli durmaya çalıştım. Hatta İstanbul seçimlerindeki şaibe ortaya çıkmaya başladığında bile FETÖ başta olmak üzere bir takım güçlerin etkili olduğunu bu kumpasın içinde İmamoğlu'nun bizzat dahli olamayabileceği ihtimaline meyil etmişliğim bile oldu.
BATIRANLARLA AYNI SAFTA
Ama maalesef çok iyi niyetliymişim!
Çünkü İmamoğlu, öyle bir laf etti ki adeta 'proje olduğu' yönündeki değerlendirmeleri haklı çıkardı. Osmanlı döneminde yaşanan üzücü olayların başladığı ve Sultan Abdülhamit'in darbeyle tahttan indirildiği dönemlere atıfta bulunarak, "145 yıldır biz demokrasi için mücadele ediyoruz" ifadesini kullandı. Yani o tarihte Siyonistler ve bazı dış güçlerin desteğiyle hareket edip ülke yönetimini ele geçiren ve Osmanlı İmparatorluğu'nu yıkıma götüren Masonik yapılarla aynı safta olduğunu ortaya koydu.
SORU İŞARETLERİ BÜYÜDÜ
Bu "145 yıl" çıkışının ardından İmamoğlu için daha önce gündeme getirilen ancak benim mesafeli durmaya çalıştığım bazı iddialar yeniden aklıma gelmeye başladı ve kendisiyle ilgili kafamda oluşan soru işaretleri giderek büyüdü.
Örneğin, ailesi neden 'Müdafa' olan soyadını 'İmamoğlu' olarak değiştirmişti?
Amaç, bugünler için 'İmamoğlu' soyadlı, muhafazakar görünümlü bir ismin yetiştirilmesi miydi?
İmamoğlu'nun Rumca'yı gramerine varıncaya kadar bildiği ve Yunanistan ziyaretinde Rumca konuştuğu iddiaları doğru muydu?
CHP adayı, seçim öncesi Fener Rum Ortodoks Patriği Bartholomeos'u ziyaret ederek iddia edildiği gibi bir mesaj mı veriyordu?
Türkiye'nin üniter bir devlet olduğu gerçeği ortadayken neden "İstanbul, Ankara'dan yönetilemez" çıkışı yapmıştı? Gerçekten de iddia edildiği gibi bu çıkışla "Bizans artık Washington'dan yönetilecek" mi demek istemişti?
ABDÜLHAMİT VE ERDOĞAN
İmamoğlu söylendiği gibi AK Parti'ye destek veren muhafazakar kitleleri etkilemek için özenle yetiştirilmiş bir Truva atı mıydı?
İnsan, "145 yıldır oynanan oyun aynı, sadece aktörler değişiyor. O tarihlerde imparatorluğu ayakta tutan Abdülhamit'i indirmeye çalışanlar bugün aynısını Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yapmak için ellerinden geleni ardlarına koymuyorlar. İstanbul'daki seçim oyunu da bunun bir adımı" diye düşünmeden edemiyor.