Koronadan daha tehlikeli virüs: Kutuplaştırma
Annemin rahatsızlığı nedeniyle bir süre iş yaşamından uzak kalınca ülke gündemindeki gelişmeleri daha dışarıdan bir gözle izleme fırsatı da yakaladım. Gördüğüm ise, güzel ülkemizin maalesef şu an korona virüsten daha tehlikeli bir virüs ve pandemiye maruz bırakıldığıdır. Belki hepimizin bunda bazı eksiklik ve hataları olduğu öne sürülebilir ancak bu ülkeye bazı kesimlerce muhalefet adı altında çok tehlikeli bir şekilde nefret tohumları ekildiği de bir gerçek.
Ülke kutuplaştırılıyor. Korona virüs pandemisinin ülkeyi kaosa sürükleyeceği umudu besleyenler hayal kırıklığına uğrayınca toplumu ektikleri bu kutuplaştırma virüsüyle geriyor ve ayrıştırıyor.
Buna karşı çıkanlar da 'trol' suçlamasıyla itibarsızlaştırılıp ötekileştiriliyor.
CHP'NİN SİLAHLI GÜCÜ!
Örneğin, muhalefetin gözde bir gazetecisinin daha önce gündeme getirdiği CHP'nin silahlı bir güç kurması önerisini çağrıştıran adımlar atılıyor. Daha önce CHP'nin kendi kolluk kuvvetini kuracağı yönünde açıklama yapan İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu militanlaştırdığı ilçe başkanını, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un evini taciz etmeye gönderiyor.
KIŞKIRTICILIK YAPTILAR
Ya şu Ankara ve İzmir Baroları'nın yaptığına ne demeli? Diyanet İşleri Başkanını, bu ülkenin çok büyük bir kesiminin inandığı İslam dininin zina ve eşcinsel ilişkilerle ilgili açık bir hükmünü gündeme getirdiği için hedef haline getirdiler. Üstelik Ankara Barosu bunu yaparken "Çağlar öncesinden gelen bir ses" gibi ifadelerle açıkça İslam'a hakaret edip adeta kışkırtıcılık yaptı. Bu konularda farklı düşünüyor olabilirsiniz ancak toplumun büyük bölümünün benimsediği değerleri aşağılayamazsınız. Hiçbir demokraside buna izin verilmez.
ÇEKİDÜZEN VERMELİLER
Tabii ki, muhalefet demokrasinin olmazsa olmazı. Eleştirinin olmadığı yerde sağlıklı bir gelişim de olmaz. Ancak, bu durum kimseye muhalefet kılıfı altında demokrasinin altına dinamit koyma ve bu ülkenin çok büyük bir bölümünün kutsalına dil uzatma hakkı vermez. Son rakamların da ortaya koyduğu gibi korona virüsü yeniyoruz ancak toplum olarak ondan çok daha tehlikeli olan bu kutuplaştırma virüsünü de yenmemiz gerekiyor. Bunun için de ilk önce ülke ve topluma bu şekilde kutuplaştırma ve nefret virüsü yayanların kendisine çekidüzen vermesi şart.
VATANSEVER AVUKATLAR BİRLEŞİN!
Türkiye'nin birlik ve bütünlüğü ile Cumhuriyet'e gönülden bağlı bir kent olan İzmir, her zaman terörün karşısında durdu. Ancak, maalesef binlerce avukatın üye olduğu İzmir Barosu'nun şu anki yönetimi İzmirlinin bu hassasiyetlerini temsil etmekten çok uzak bir tablo çiziyor. Türkiye'nin terör örgütüne karşı başlattığı Barış Pınarı Harekatı'na karşı çıkan baro yönetimi, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nda PKK'nın uzantısı HDP'nin Meclis Grup Başkan Vekilini ağırlamak için organizasyon yapmaktan çekinmedi.
BÖLÜNME OLMAMALI
Böylece İzmir Adliyesi'ne yapılan PKK saldırısında onlar için şehit olan Fethi Sekin'in kemiklerini sızlattılar. Baro yönetimi şimdi de İzmir ve bu ülkenin büyük bölümünün kutsalına dil uzatmış oldu. İzmir'deki vatansever avukatlara bu noktada önemli görevler düşüyor. O görevlerin başında da baronun geçtiğimiz genel kurulundaki gibi bölünmeyip bu zihniyetin önünü açmamak geliyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.