Sizlere dün bu köşede İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer'in yurtdışı ofisler açma sözü çerçevesinde Dünya Kenti İzmir Derneği'nin (DİDER) Almanya'da 5 şehirde kurduğu ve başka ülkelerde de açmayı planladığı İzmir ofislerinden bahsettim.
Belediye ile bu konuda bir işbirliği protokolü bile olmayan bu derneğin nereden çıktığını ve hangi hakla İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin kurumsal kimliğini de kullanarak ofisler açtığını ve ayrıca bunları nasıl finanse ettiğini sordum.
ESKİ DANIŞMAN AL İLE KONUŞTUK
Konuyla ilgili derneğin başkan yardımcılığını yürüten Soyer'in eski danışmanı Ruhisu Can Al ile görüştük. Yıllardır Soyer'e en yakın isimlerden biri olan Al, "Söylediklerim yönetimimizin resmi açıklamasıdır" notu düşerek sorularımı cevaplandırdı, hiçbir kuruluştan maddi destek almadıklarını vurguladı.
Açıkçası anlattıkları özellikle Büyükşehir'in kurumsal kimliğinin bu işin içine sokulması konusu başta olmak üzere kafamdaki soru işaretlerini tamamen gidermedi ancak cevap verme hakkı ve kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla sizlerle paylaşmak istiyorum.
"ONURSAL BAŞKANIMIZ SOYER"
Al'ın anlattığına göre, dernek bir yıl önce 'Onursal Başkan' sıfatı verdikleri 'Tunç Soyer'in çizdiği vizyon çerçevesinde' kurulmuş.
Tamamen gönüllülük esası üzerinden çalıştıklarını ifade eden Al, Almanya'da açtıkları ofisleri de orada yaşayan İzmirli veya İzmir'i sevenlerin gönüllü katkılarıyla oluşturduklarını anlattı. Şu an zaten dernek olarak bütçelerinin ancak kendilerine yettiğini ve bu ofislere buradan kaynak aktarılmadığını anlatan Al, "Bu ofisleri açan insanlar zaten hali vakti yerinde olan insanlar. Onlar için bu maliyet karşılanmayacak bir maliyet değil. Mesela Berlin Ofisi Başkanı Remzi Kaplan...
Kendisi aynı zamanda Türk-Alman İşverenler Birliği Başkanı... Tamamen kendi işyeri içerisinde bunu kurdu. Sonuçta bu insanlar o ülke ve şehirlerin sanayi ve iş dünyasını tanıyorlar, sivil toplum yapılarını biliyorlar. Yani bu ne demektir? İşte yarın öbür gün bu yolla İzmir'e bir yatırım gelmesi ve iyi bir projenin uygulanmasını sağlamaktır" dedi.
Yaptıkları çalışmaların sadece Büyükşehir'e yaramadığını, İzmir'e ve Ege Serbest Bölgesi'nden tutun da kentin sanayi ve iş dünyasının tüm kurumlarına da yaradığını ifade eden Al, "Ayırca yanlış anlaşılmasın, DİDER dediğimiz şey de Büyükşehir'in arka bahçesi falan gibi bir yapılanma da değil, bunun da altını özellikle ben çizmek istiyorum" ifadelerini kullandı.
"SAHİPLENMESİ GAYET DOĞAL"
O zaman aralarında bir işbirliği protokolü bile olmadan Soyer'in neden derneğin açtığı ofisler için "Biz açtık" dediğini sordum...
"Orada şu nokta çok önemli... Açtık demesi 'Büyükşehir adına açtık' anlamına gelmiyor.
Açılışı bizim dernek başkanımızla birlikte yaptılar. Ancak, İzmir adına yapılan bir şeyin en doğal paydaşı da Büyükşehir'dir.
Böyle bir durumda zaten başkanın fikrine, vizyonuna aykırı bir şeyin yapılması mümkün değil. Zaten kendisi Onursal Başkanımız.
Yani bu süreçte bunu sahiplenmesinden daha doğal bir şey göremiyorum. Tıpkı bir kent platformu gibi düşünebilirsiniz.
Burada önemli olan sanayi ve iş dünyası, sivil toplumun önde gelen kuruluşlarıdır.
Bu insanları tek bir çatı altında buluşturup önemli işler yapmak istiyoruz" dedi.
İzmir ofislerinin tam bir şeffaflık sağlanana kadar tartışılması çok önemli.
Soyer'in de bu konuda mutlaka kafalardaki soru işaretlerini aydınlatacak açıklamalar yapması şart.