27 Mayıs darbesinden sonra, çok partili siyasi hayatımızın önemli kurumlarından biri de, Adalet Partisi olmuştu.
Bu partinin omurgasını eski Demokrat Partililer temsil ediyordu. Genel Başkanları da, emekli bir orgeneral olan Ragıp Gümüşpala...
"Düşük ve kuyruk" edebiyatının zirve yaptığı 1960'lı yılların başıydı.
5 Haziran 1964'te Gümüşpala'yı kaybettik.
Adalet Partisi, derbecilere rağmen iktidar kapılarını zorlayacaktı.
Ne var ki, parti "koruyucu genel başkanını" kaybetmişti.
İşte bu "ihtilal sonrası ortamında" milletin asıl büyük çoğunluğunu temsil eden kitle kendisine bir genel başkan arayışındaydı.
***
Demirel için ilk ateşi Osman Kibar yaktı. İzmir Belediye Başkanının ekibinde İsmet Sezgin, Nihad Kürşad, Nahit Menteşe, Şükrü Akkan, Ali Naili Erdem ön sıralardaydı.
Ve bir eylül akşamıydı. Tüm Türkiye'de gözler İzmir'deydi. Bu ekibin altmış ilde sürüklediği kampanyanın "Adalet Partisi" adayı İzmir'de açıklanacaktı.
Bu basın toplantısı öncesinde, adı basında ve siyasi kulislerde hiç dolaştırılmayan aday Süleyman Demirel'in ismi gündeme gelecekti.
İşte o gizli aday şimdi Ege Ekspres'e gelmişti.
Kapıdaki seremoniden sonra hep birlikte benim odaya geçildi.
Odanın kapısı iyice kapanmıştı. Demirel'in gözleri üzerimdeydi.
Gazetenin sahibi Nihad Kürşad'a döndü:
"Nihat..." dedi, delikanlımızın bu toplantıda işi ne?"
Nihat Kürşad: "Beyefendi..." dedi ve ayağa kalkıp devam etti:
"Erkin, gazetemizin Yazı İşleri Müdürü" diyerek beni takdim edince, Demirel centilmence yanıma geldi:
"Bravo"yu çekti ve yayın hedefini açıkladı:
"Dün Erol Beyle Hürriyet için konuştuk. Hazırladıkları yazıyı teleksle size de geçecekler."
Yazı gazetemizin de manşeti olacaktı. Başlığı da şöyle:
"Barajlar Kralı AP'nin başına..."
***
Yarım asrı bulan gazetecilik hayatımın başlangıcında yaşadığım bu ilginç olayın heyecanından olacak, o hayati toplantıyı resimlemeyi unutmuştum.
Bu hatamı ömrüm boyunca aklımdan çıkarmadım.
Bereket imdadıma, gazeteci ağabeyim Muzaffer Özay yetişti. Özay ağabeyimiz Yeni Asır'dan emekli olduktan sonra Amerikan Haber Merkezi'nin başına geçmişti.
"Bende bu şahsın resimleri var" dedi.
Birlikte Amerikan Haber Merkezine gittik.
Elime Particpal Journal isimli dergiyi verdi.
Bu derginin kapağında Fulbright Bursunu kazanan Devlet Su İşleri Genel Müdürü Süleyman Demirel, Sendikacı Ahmet Kurt ve ABD Başkanı Johnson'un birlikte resimleri vardı. Derginin kapağına makası vurduk, sendikacı Ahmet Kurt'u saf dışı bıraktık ve manşetimizi bu resimle süsledik.
Resimaltının başlığı da şöyle oldu: Demirel Johnson'ın da samimi dostu.
Bir sansasyon havası içinde hazırlanan bu resimaltının faturasının biraz ağır olacağını doğrusu hiç aklımıza getirmemiştik.
***
Mesela yıllar sonra Milliyet'in bir muhabiri, Johnson ile ele ele fotoğraf çektirecek ve "Ben da Başbakan olurum" diyecekti.
Türkiye, büyük bir değerini kaybetti.
Baba'yı rahmet ve minnetle anıyoruz.