Yaman Alevok, şu İzmir çukurunun popüler isimlerinden biri.
İş adamlığının yanında hızlı bir sporculuğu ve şairliği vardır. İzmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş'ın "Mendireğe çıkıp İzmir'i oradan seyretmek keyifli olur..." görüşüne ve hayallerine karşı çıkıyor ve şu yanıtı veriyor:
"Mendireğe çıkıp, kurulacak kafe ve restoranlarda deniz keyfine evet ama Körfez'den İzmir'i seyretmek hiç de sevimli değil..." diyor ve ekliyor:
"Kordonboyu'ndaki renk kirliliği insanın gözünü ve beynini yoracak türden.. İnsanın kafası karışıyor. Birinci Kordon'da beş-altı renk var.
Birbirine girmiş gibi görünen balkonlar, düzensiz çanak antenler, balkonlara serilmiş rengarenk çamaşırlar."
***
Yaman Alevok, Göztepe'ye kadar uzanan sahil kesiminin ciddi bir bakıma
ve düzenlemeye muhtaç olduğunu vurguluyor ve "Bu bir şehircilik problemidir. İzmir'e bir estetik kazandırmak herşeyden önce Büyükşehir Belediyesi'nin görevidir. Bu konuda kaybedecek bir dakikamız bile yok. İzmir için herkes elini taşın altına koymalı" diyor.
hayattan
Babasının kabahati ne?
Ali Rıza Saysen, İzmir'in popüler isimlerinden biri... Saygın bir iş adamı, hayat bilgisi yükseklerde bir sohbet adamı.
Deneyimlerini ve görüşlerini gazetelerde, sosyal medyada sergiliyor, biz de bu deyişleri keyifle izliyoruz. Bu keyfi POTA okurları ile paylaşalım dedik.
İşte, üstad Saysen'in anlattıkları:
***
Üçkuyular'dan, Bornova'ya gitmek üzere metroya bindim. Boş yer bulup oturdum, yanımdaki koltuğa da iri yarı bir delikanlı adeta kendini attı. Sonraki istasyonda vagonumuza eli bastonlu bir zat bindi. Adam, yanımıza geldi, henüz yirmili yaşlardaki delikanlının başına dineldi. Aklınca genç arkadaşa "kalk ben oturayım" mesajı veriyor. Kimse oralı değil. Bendeniz vagondaki yaşlılar sınıfına dahil olduğum halde, adamcağıza yer vermek amacıyla, yerimden kalkmaya teşebbüs ettim.
Vatandaş minnet duygularıyla bezenmiş gururlu yüzünü (hayır!) anlamında sallayarak, niyetimi engelledi. Hızlı tren, adı üzerinde bir hızlanıp, bir yavaşlarken, doğal olarak insanlar birbirlerine temas ediyorlardı. Trenin her hareketinde, bastonlu adam da ayaktaki diğer yolcular gibi bir oraya, bir buraya savruluyordu. Bu arada elindeki baston da, bilerek ya da bilmeyerek zeminde kayıyor; yer vermeyen delikanlının dizine dizine sertçe dokunuyordu. Adamcağızın günahını almayayım ama, bu dokunuşlar belki de özellikle biraz sertçe oluyordu.
Çocuk sonunda dayanamadı ve yaşlı adama: "Amca ucuna lastik taksaydın, bastonun bu kadar kaymazdı..." deyiverdi. Sen misin bu lafı eden? Adam çocuğun tepesinden şöyle bir bakıp cevabı yapıştırdı. "O lastiği zamanında baban taksaydı, şimdi sen dünyada olmazdın... Ben de senin koltuğunda oturuyor olurdum" deyince, vagondakiler kahkahaya boğuldular.
küpe
Başkalarından takdir bekleyenler, saadetlerini başkalarının elinde bırakmış zavallılardır.
Goldsmithe
günün fıkrası
Neredeyim ben?
Hamdi Bey yeni aldığı arabasını son sürat kullanıyordu. Yine böyle hızlı gittiği bir gün olanlar oldu.
Kendine geldiği zaman, vücudu alçıya alınmıştı. Bir gözünün üstünde de bant vardı.
"Neredeyim ben?" diye fısıldadı.
Yabancı bir ses cevap verdi:
"Yedi numarada..."
"Hastane mi yoksa hapishane mi?..."
laflama
* Aile içi şiddet almış başını gidiyor. Ne yazık ki Türk kadınlarının çoğu dayak fetişisti!
* İşleyen demir pas tutmaz... Ama ya demir işten çıkarılmışsa!...
* Başımı göğsüne koyabileceğim bir sevgili arıyorum... Silikonlu olanlar tercihimdir!
* Denizciydim... Önceleri her limanda sevgilim oldu. Sonraları her limanda kaynanam!
* Asla seri katil olamaz. Çok tembeldir, eli yavaştır da ondan!...
* Mevlana der ki: "Benim ağzımdan çıkmış gibi sözler dolaşıyor ortalıkta...İtibar etmeyin."
İbrahim Ormancı'dan