CHP İzmir İl Kongresinin öncesinde, POTA "Karanlıklar Prensi"nin uyarısını gündeme getirmiş ve sesi ve soluğu pek çıkmayan Aziz Kocaoğlu'nu hatırlatıp, bu defa "Aziz Kocaoğlu'na dikkat..." diye uyarmıştık.
CHP içinde ciddi bir etkinliği olan "Salihli Cuntası" nın önemli bir unsuru olarak bilinen Kocaoğlu'nun suskunluğunu koruduğu günlerdi.
Parti içinde her kafadan bir sesin çıktığı klasik kulis yaygarasının ortalağı sardığı günlerdi.
POTA "Dikkat..." demiş ve Kocaoğlu'nu işaret etmişti.
İyi bir tavla ustası olduğu herkesçe bilinen Kocaoğlu, bütün restleri görmüş ve mars edecek birini aramaya başlamıştı.
Büyükşehir Belediye Başkanı, Alaattin Yüksel'i himayesine almış görünüyordu.
Bu himaye beklenen sonucu getirdi ve Alaattin Yüksel 12 oy farkla CHP İzmir İl Başkanı oldu.
Yani "Kale"yi fethetti.
Peki şimdi n'olcak?
İzmir İl Başkanlığı Yüksel'e yetecek mi?
CHP'nin "Karanlıklar Prensi" yarınları işaret edip haberi veriyor:
"Alaattin Yüksel'in gözü kulağı Ankara'da olacak... Neden yüzde 25'lerde kalıyoruz sorusuna cevap arayacak.
Parti içindeki Alevilik akımının yozlaştığı bir anda ortaya çıkıp, "Bu işte biz de varız" diyecek. Yaniiii, iş Kılıçdaroğlu takımına kadar uzayacak.
Feyza'nın lugatında "başarısızlık" yok
Amerika'nın 27.400 nüfuslu küçük ve şirin bir kasabasında kızı, damadı ve torunlarıyla 3 ay mutlu bir yaşam süren anne anne Feyza Hepçilingirler'e yakın arkadaşı, Amerika izlenimlerini yazmasını öneriyor. O da, "Meşe ağaçlarına bakarak, üzerlerinde dolaşan sincapları sayarak mı yazacağım Amerika kitabını?" diyor.
Kızı Pelin, Kafka'nın Amerika'ya hiç gitmeden Amerika kitabını yazdığını söyleyince cesarete geliyor Feyza Hepçilingirler.
Öyle ya... Amerika'ya gidenler New York'u, Los Angeles'ı, San Francisco'yu görüyorlar ve dönüyorlar. Yazan oluyorsa da o kişiler hep büyük şehirleri anlatıyorlar.
İlginç bir saptamaya da rastlıyorsunuz kitapta. Yeni bir yere gittiğinizde etrafa acımasız bakarmışsınız. İkincisi, bir yerde bir hafta kalırsanız bir kitap, bir ay kalırsanız bir makale yazarmışsınız. Daha fazla kalırsanız hiçbir şey yazmazmışsınız.
Ne kadar da doğru bir saptamaymış...
Amerikalarda dört beş yıl yaşayıp da oraları hiç yazmayan öyle çok mürekkep yalamış tanıdıklarım var ki...
Hem, kim anlatmış ki küçük bir kasaba yaşamını...
Necat Aşkın'ın ısrarı Feyza Hepçilingirler'in tereddütünü kırıyor ve ortaya bir Amerikan kasabasındaki yaşamı ve çevre gezi ile gözlemlerini anlatan bir anı ve izlenim kitabı çıkıyor:
Atascadero'nun Sincapları.
Ne kapak fotoğrafı iddialı ne de kitabın adı. Ama 262 sayfalık anı ve izlenimleri okuyunca öğrendikçe öğreniyorsunuz, gülüyorsunuz, eğleniyorsunuz.
Yazar, her zamanki tevazusuyla "İstedim ki bu kitap, asık yüzlü, düzenli, bilgilendirici değil, daldan dala geçen, dağınık, biraz uçuk, biraz savruk bir kitap olsun ama keyifli bir okuma süreci yaşatsın" diyor. "Başarabildim mi?" diye de soruyor.
Sular seller gibi okunan bir kitap olduğuna göre, başarmış. Zaten, sayın Hepçilingirler'in lugatında benim bildiğim 'başarısızlık' sözcüğü yok.
2001 yılından bu yana uzun ya da kısa aralıklarla Amerika'da yaşayan kızının yanına giden Feyza Hepçilingirler'e de Amerika'yla ilgili bir anı/ izlenim kitabı yazmak yakışırdı zaten.
Amerika'nın 27.400 nüfuslu küçük ve şirin bir kasabasında kızı, damadı ve torunlarıyla 3 ay mutlu bir yaşam süren anne anne Feyza Hepçilingirler'e yakın arkadaşı, Amerika izlenimlerini yazmasını öneriyor. O da, "Meşe ağaçlarına bakarak, üzerlerinde dolaşan sincapları sayarak mı yazacağım Amerika kitabını?" diyor.
Kızı Pelin, Kafka'nın Amerika'ya hiç gitmeden Amerika kitabını yazdığını söyleyince cesarete geliyor Feyza Hepçilingirler.
Öyle ya... Amerika'ya gidenler New York'u, Los Angeles'ı, San Francisco'yu görüyorlar ve dönüyorlar. Yazan oluyorsa da o kişiler hep büyük şehirleri anlatıyorlar.
İlginç bir saptamaya da rastlıyorsunuz kitapta. Yeni bir yere gittiğinizde etrafa acımasız bakarmışsınız. İkincisi, bir yerde bir hafta kalırsanız bir kitap, bir ay kalırsanız bir makale yazarmışsınız. Daha fazla kalırsanız hiçbir şey yazmazmışsınız.
Ne kadar da doğru bir saptamaymış...
Amerikalarda dört beş yıl yaşayıp da oraları hiç yazmayan öyle çok mürekkep yalamış tanıdıklarım var ki...
Hem, kim anlatmış ki küçük bir kasaba yaşamını...
Necat Aşkın'ın ısrarı Feyza Hepçilingirler'in tereddütünü kırıyor ve ortaya bir Amerikan kasabasındaki yaşamı ve çevre gezi ile gözlemlerini anlatan bir anı ve izlenim kitabı çıkıyor:
Atascadero'nun Sincapları.
Ne kapak fotoğrafı iddialı ne de kitabın adı. Ama 262 sayfalık anı ve izlenimleri okuyunca öğrendikçe öğreniyorsunuz, gülüyorsunuz, eğleniyorsunuz.
Yazar, her zamanki tevazusuyla "İstedim ki bu kitap, asık yüzlü, düzenli, bilgilendirici değil, daldan dala geçen, dağınık, biraz uçuk, biraz savruk bir kitap olsun ama keyifli bir okuma süreci yaşatsın" diyor. "Başarabildim mi?" diye de soruyor.
Sular seller gibi okunan bir kitap olduğuna göre, başarmış. Zaten, sayın Hepçilingirler'in lugatında benim bildiğim 'başarısızlık' sözcüğü yok.
2001 yılından bu yana uzun ya da kısa aralıklarla Amerika'da yaşayan kızının yanına giden Feyza Hepçilingirler'e de Amerika'yla ilgili bir anı/ izlenim kitabı yazmak yakışırdı zaten.