"Yer" demek doğru değil, entegre tesis mübarek.
Bir kapıdan 80 kilo giren, diğer kapıdan 100 kilo çıkıyor.
"En iyi Kayseri mantısı burada" Aldım iki kutu, eve getirdim koydum dondurucuya.
Bir ay sonra yemeğe kalktık, baktık mantı acılaşmış.
Niye ki? Et mi bozuldu?
Etin bozulması mümkün değil, çünkü et yerine soya kıyması kullanıyorlar, içinde et olan mantı neredeyse kalmadı.
Acılık içindeki azot gazından geliyor.
Raf ömrü uzasın diye paketlenme aşamasında azotu basmışlar mantıya.
Doğala özdeş!
Bir bilgi daha: O, mantının raf ömrü uzasın diye içine konan azot gazı zamanla gıda zehirlemesine yol açıyor.
Bunların hepsi doğayla özdeş gazlar. Onlara "gıda gazı" diyorlar.
Azot gazı da, oksijen de istenmeyen durumlarda inert atmosfer oluşturarak gıdaların kısa sürede bozulmasını önlüyor.
Mesela, taze etlere de oksijen gazı veriyorlar ki, hep taze, kıpkırmızı görünsün raflarda.
Yasal bunlar, girin internete "gıda gazı" diye yazın, görün neler yediğinizi.
Markete üzüm gelmiş. Kırmızı, iri, dipdiri şeyler.
Erik gibiler maşallah!
Nereden geliyor bunlar? Şili'den.
Şili mi?
Evet!
Kaç gündür buradalar?
3-5 gün oldu.
Düşünün, Şili'nin bir köyünde topluyorlar bunları.
Uzun yolculuklar sonunda bizim kasabaya kadar geliyor.
Bir süre bizim manavda bekliyor.
Alıyorsun eve getiriyorsun, evde de 3-5 gün daha, bana mısın demiyor.
Hala kütür kütür.
İyi ama, nasıl?
Şahane şeyler var, adına ilaç diyorlar. Üzümlere verilen bu ilaçlardan birinin etiketindeki faydaları sayalım mesela:
Dane büyüklüğünü arttırır, Dane ağrılığını arttırır, Dane şeklini daha düzgün olarak değiştirir, tam olgunlaşmadan daneye parlak sarı yeşil rengini verir, Dayanıklı ve dirençli kabuk sayesinde hasat ve hasat sonrası olabilecek yaralanmalar en aza iner, hastalıklara direnç katar, kullanım dozu yükseldiğinde sofralık üzümlerde hasadı geciktirir.
Raf ömrü uzar.
Nedir bu?
Sitokinin.
Büyüme hormonu.
Bakın şu şansa ki, sitokinin insanda da aynı işe yarıyor.
Sonra anneler şikayet ediyorlar "ee benim çocuk erken kıllanıyor!" Bu dünya böyle hanım abla, sen üzümü alırken kıllanmazsan, çocuğun kıllanır.
Bayraklı Mizah güldürüyor
Bayraklı Belediyesi'nin çıkardığı mizah dergisi 3. sayı hazırlıklarını tamamlandı.
32 sayfa, tamamı renkli olan dergi, 85 yazar-çizer ile adeta mizahçı ordusu gibi. "Bayraklı Mizah" adıyla çıkan dergi ücretsiz dağıtılıyor.
Derginin Genel Koordinatörü ve Mizah Yönetmeni Mustafa Yıldız, "Son dönemlerde gelişen olaylardan, günlük yaşamın verdiği stresten uzaklaşmak isteyenler için dergimiz adeta bir ilaç oldu! İnsanları biraz olsun güldürebilmek, hoşgörü ortamına katkı sağlamak için çabalıyoruz.
Belki çok zor bir işi üstlendik. Güldürürken düşündüren bir dergi olmamız ayrı bir özelliğimiz! Belediye Başkanımız Hasan Karabağ karikatür ve mizah adına bizlere sonsuz destek veriyor.
Her gün çocuklarla karikatür atölyesi yapıyoruz. Ulusal karikatür yarışmasının 2.sini düzenledik. Yakında daha büyük bir projeyi hayata geçireceğiz. İzmir'i gülmecenin başkenti yapmak için belediye başkanımız ve İzmirli mizahçılar olarak çoktan kolları sıvadık" dedi.
laflama
Nereden gelirse gelsin bütün kalkışmalara, darbelere; özgürlüğü kısıtlayan her şeye, "Bu giysi bize dar beee!" der karşı çıkarım!...
Temizlik hastası bir sevgilim vardı. Bir gün, "Bedenime sahip olabilirsin ama tuz ruhuma asla" dedi.
"Manyak lan bu" deyip topuklayıp kaçtım!
Kul hakkı... Kul hakkı...
Kadını kahrından mezara gönderdin. Oldun şimdi Dul hakkı!
Sokakta karşımdan gelse dönüp bakmayacağım kadının Facebook'ta alelade bir pozuna yüzlerce beğeni gelince soruyorum kendime "Türk erkeklerinde göz problemi mi var?" diye!
Bir olay ve sonrası
Olay yerine varan iki memurun merkezle konuşması:
"Olay yerine vardık efendim." "Durum nedir?" "Bir kadın, yeni sildiği koridora ayakkabı ile basan kocasını öldürmüş..." "Kadını tutukladınız mı?" "Hayır efendim...Yerler henüz kurumadı."
