Ş artların hızla değiştiği bugünlerde, konusu 'korona' olan üçüncü yazım bu... Her şey hızla değişirken, bu virüs gündemimizden inmiyor ve bir süre daha inmeyecek gibi...
'Değişen şartlar' demişken, bu yazıyı evden yazıyorum mesela. Evden çalıştığım üçüncü gün bugün. Genel Yayın Yönetmenimiz Ercan Demir başta olmak üzere pek çok arkadaşım gazetede nöbette. Biz evden çalışırken, orada çok fedakar bir ekip koordinasyon, sayfa tasarımı ve diğer işleri yürütüyor.
Bayrak değişimi olana kadar hepsi için duacıyız.
Bir iletişimci olarak başından beri yanlış anlaşıldığını düşündüğüm bir konuya da değinmeden geçemeyeceğim.
EN İYİ YAPABİLDİĞİNİ YAP
"65 yaş üstü ve kronik hastalar dışarı çıkmasın" mesajını, ne yazık ki toplumun önemli bir kesimi yanlış anladı.
Anne babalar "Nasıl olsa çocuklara bir şey olmuyormuş" diye bir rahatladı önce, gençler korkusuzca sokağa çıkmaya devam etti. Orta yaş grubu "Bize ölüm yok" dedi ama... Salgını ve bulaşmaları önleyecek tek unsuru atladık: Mümkün olduğunca izolasyon, mümkün olduğunca az temas...
Sözün özü; evden çıkmama imkanı olan herkes ama herkes, kendini sokaktan izole etmeli ş
Uzaktan eğitim, bu süreçte yayları iyice gevşeyen çocukları bir miktar disipline edecek gibi görünüyor.
Her sabah belli bir rutinimiz oluştu. Kahvaltıdan sonra televizyonun karşısına oturtuyorum Deniz'i. Sonrasında da öğretmenimizin gönderdiği ödevleri tamamlamaya çalışıyoruz.
Asla okulun yerini tutmaz ama şartlara baktığımızda 'elden gelenin en iyisi' bir durum söz konusu. Dersler dışında kaliteli film ve belgeseller izlemek, kitap okumak, yeni müzikler keşfetmek de iyi gelecektir çocuklara.
Yapabiliyorsanız küçük sorumluluklar vererek biraz da fiziksel olarak yorun onları. Zaman zaman zorlasalar da, onlarla evde olmak/olabilmek çok güzel. Lütfen kıymetini bilin ve şikayet etmeden önce bu süreci çocuğuna hasret geçirenleri şöyle bir gözünüzün önüne getirin lütfen...u günlerde.
Evde canınız sıkıldığında lütfen büyük risk altında çalışmak zorunda olan, günlerdir haftalardır çocuğuna, anasına, babasına hasret yaşayan sağlık çalışanlarını düşünün.
YOĞUN BAKIM MI, TV Mİ?
Tedbir almamış, hastalığı kapmış, korku içinde yoğun bakım servislerinde nefes almaya çalışan hastaları düşünün... Bir doktor, "Televizyon karşısında sıkılmak, yoğun bakımda tavana bakmaktan iyidir" demiş. Çok doğru değil mi?
Kriz zamanlarında geçerli çok güzel bir söz vardır: "Yapabileceğinin en iyisini yap." Hepimiz yapalım ki, bir fark yaratabilelim...
ÇOCUKLARLA EVDE OLMAK
Uzaktan eğitim, bu süreçte yayları iyice gevşeyen çocukları bir miktar disipline edecek gibi görünüyor.
Her sabah belli bir rutinimiz oluştu. Kahvaltıdan sonra televizyonun karşısına oturtuyorum Deniz'i. Sonrasında da öğretmenimizin gönderdiği ödevleri tamamlamaya çalışıyoruz.
Asla okulun yerini tutmaz ama şartlara baktığımızda 'elden gelenin en iyisi' bir durum söz konusu. Dersler dışında kaliteli film ve belgeseller izlemek, kitap okumak, yeni müzikler keşfetmek de iyi gelecektir çocuklara.
Yapabiliyorsanız küçük sorumluluklar vererek biraz da fiziksel olarak yorun onları. Zaman zaman zorlasalar da, onlarla evde olmak/olabilmek çok güzel. Lütfen kıymetini bilin ve şikayet etmeden önce bu süreci çocuğuna hasret geçirenleri şöyle bir gözünüzün önüne getirin lütfen...