Sen sanıyorsun ki; bu kadarına da tenezzül etmezler. Niye tenezzül etsinler ki, niye yalan söylesinler ki... Sonra biri tek bir yalanla, bir küçücük çıkar uğruna bırak karşısındakini, kendi değerini bile paspas ediyor.
Koşulsuz güvenmek belki aptallık, o da kabul! Ama insan insana, dahası insan kendine bunu neden yapar!
Bunları aklıma, evimdeki küçücük tadilat sırasında verilip de tutulmayan sözler, sahibinin 'beyaz' sandığı yalanlar düşürdü.
Yalan söylüyor, seni de inandırdığını sanıyor. Bilmiyor ki, yalanını yüzüne vurmaktan sen utanıyorsun. Yutkunup "Peki" diyorsun. Sonra bir daha, bir daha...
"Ben çocuğumun ileride böyle bir insan olmasını asla istemiyorum" dediğim bir anda internette nefis bir yazıya denk geldim. Psikiyatri Uzmanı ve Psikoterapist Emine Filiz Uluhan'ın www.antalyapsikiyatri. com adlı sitedeki yazısından bir bölümü, kendisinin de izniyle paylaşıyorum.
Ama önce, en sondaki cümleyi en başa çekmek istiyorum: "Sonuç olarak siz erdemli ve ahlaklı değilseniz çocuklarınız da gerçek ahlak ve erdem sahibi olamazlar." Hiçbirimiz melek değiliz elbette ama içimizdeki şeytanı yene yene 'insan' oluyoruz belki de. O nedenle, önce biz anne babalar efendim, önce biz...
DOĞRULUK VE ADALET
Yazının bundan sonrası, Emine Filiz Uluhan'dan: Doğruluk, hoşgörü, saygı, sevgi, adalet, fakire ve güçsüze yardım gibi insancıl değerler ahlak kurallarını oluşturur ve toplumsal huzur ve düzenin sağlanmasında başrolü oynarlar.
Erdemli bir insan olmak, ahlaklı çocuklar yetiştirmek her toplum için en yüce değer olmak durumundadır.
Ahlaki yönü eksik kalan eğitim öğretim, toplumları yıkıma götürecektir.
Ahlakın olmadığı yerde kanunlar etkili olamaz. Birey insani amaçlar doğrultusunda kendi arzusuyla kötülüklerden uzak duruyor, iyiliğe ve doğruluğa yöneliyorsa ahlak gelişimi tamdır. Ahlak gelişimi çocuğun fiziksel, zihinsel ve psikolojik gelişimiyle paralel seyreder. Doğruyu yanlıştan ayırmak, doğru olanı egoya yenik düşmeden uygulamak çocuk gelişim sürecinde zaman alan bir durumdur.
TEMELİ AİLE ATIYOR
Çocuğun sayısız deneme ve yanılmaları yanında aile ahlakından aktarılanlar ahlak gelişiminde temel rolü oynayacaktır.
Toplumun temeli olan ailenin ahlaki tutumu, çocuğun çevresi ile uyumlu yaşamasını, yanlış davranış ve alışkanlıklardan uzak kalmasını, erdem ve sorumluluk sahibi olmasını sağladığı gibi tam tersi de mümkündür.
2 yaşa kadar bencil, kural, sınır ve yasak tanımayan bir çocuk söz konusudur ve tamamen normaldir. 2 yaşındaki çocuğunuz komşu bebeğin elindeki çıngırağı benim diyerek alabilir, vermemek için kıyameti koparabilir.
2-6 YAŞ ARASI ÖNEMLİ
2-6 yaş arasında kuralların farkına varılmaya başlanır ancak amacı ve gereğinin bilincinde değildirler. 3 yaşındaki çocuğunuz büyük olasılıkla arkadaşının oyuncağını elinden kapmayacak, anneye koşarak ondan isteyecek, 4-5 yaşındaki çocuğunuz elindeki oyuncağı arkadaşınınkiyle takas etme yolunu seçecektir.
ÖNCE SEVGİ, SONRA KORKU
Çocuğun kurallar ve sınırlar dâhilinde kendini yönetmesinde, yanlışlardan kaçmaya çalışmasında en önemli faktör anne babaya olan sevgisi, onların sevgisini kaybetmeme isteğidir. Çocuk bunu anne babaya benzemek, anne babanın beğendiği davranışları yapmak suretiyle gerçekleştirir. Korku ve ceza, sevginin yanında her zaman son sıraları alır.
VİCDANIN İLK SESLERİ
Okul çağında kuralların düzen sağlayıcı olduğunun, anlaşmazlıkları en aza indirdiğinin bilincine varılır. Zaman zaman yanlış olduğu bilinmesine rağmen kaçamak hatalar yapılması doğaldır.
Fakat her an yakalanacağı, anne baba ya da öğretmenin, gözlerinden hatasını anlayacağı duygusu davranışlarda frenlemeye götürür. Bu süperego yani vicdanın oluşmaya başladığının işaretleridir.
Zaman içinde anne baba, öğretmenler ve sevilen kişilerin buyrukları ve koydukları kurallar çocuk tarafından sentezlenecek, ufak tefek bazı değişikliklere uğrayıp pekiştirilecek, benliğin ayrılmaz bir parçası haline gelecektir.
Okul çağı ve sonrasında işler biraz değişiyor haliyle. Konunun bu kısmına da haftaya devam edeceğiz...