Göz açıp kapayıncaya kadar bir eğitim öğretim yılının daha sonuna geldik. Son sınavlar da bitti ve bu cuma günü karnelerimizi (!) alacağız. O karneler biraz da bizim çünkü. Eğrisiyle doğrusuyla, artıları ve eksileri ile...
Gurur da bizim için, sevinç de.
Üzüntü ve hayal kırıklığı da elbette. Ne diyelim, önce can sağlığı ve elbette canımız sağ olsun!
Ders başarısı faslını bu şekilde geçtikten sonra, şimdi bir de biz karne oluşturalım çocuğumuza ve kendimize:
■ Arkadaşlarıyla olumlu ilişkiler geliştirebiliyor mu?
■ Büyüklerine karşı saygılı mı?
■ Sosyal ortamlarda kendisini rahatlıkla ve doğru bir şekilde ifade edebiliyor mu?
■ Çevre ve doğa bilinci gelişmiş mi?
■ Hayvanlara karşı şefkatli mi?
■ Bu konularda sizin tarafınızdan yeterince destekleniyor mu?
Liste daha uzar gider ve hiçbirimiz mükemmel değiliz ama bu alanlarda "iyi" olma gayreti bile, hiç şüphe yok ki bizi ve çocuğumuzu daha iyi bir noktaya taşıyacaktır. Lütfen atlamayalım.
TATİLE ÖZEL PROGRAM ŞART
Deniz bu yıl 11 yaşında bir ön ergen olarak, evde ise gece istediği saatte uyuyacağı (tablet elinden düşüp yorgunluktan sızana kadar) ertesi gün istediği saatte uyanacağı (öğleden önce zor), assla ve kat'a ders çalışmayacağı bir yaz tatili hayal ediyor. Tabii ki bütün bir günün böyle anlamsızca heba edilmesine anne yüreğim razı gelmeyecek:))
Yine de şu tablet konusuna bir parantez açmasam olmaz: Geçen sene yaptığımız 5 günlük otel tatilinde toplam 5 saat bile ilgilenmedi tableti ile. Bütün gün havuz, kaydırak, dans, satranç, kafeterya derken yaşıtlarıyla şahane vakit geçirdi. İçim de biraz burkulmadı değil.
Demek ki dedim içimden, "Bu imkanları devamlı sağlayabiliyor olsak, çocuk o tabletin yüzüne bakmayacak".
Neylersin ki, ayağımızı uzatacağımız yorganın uzunluğu belli. Pes edip "Oynamıyorum" da diyemeyeceğimize göre, mevcudun içinde en iyisini aramak zorundayız.
Yaz tatili planlarımın içinde İzmir'deki şahane müzeleri ziyaret etmek var.
Umarım en azından 1-2 konser ve tiyatro gösterisi de kısmet olur. Birer sırt çantası ile gidilecek günübirlik geziler, illa ki okuma saatleri, beraber izlenecek filmler, küçük piknik organizasyonları, aile ziyaretleri ve araya küçük küçük serpiştirilecek minik dersçikler ve de testçikler (!) Son iki kelime, böyle söyleyince kulağa hoş geliyor değil mi? Umarım Deniz de böyle düşünür!
Biz de güzel tükendik yalnız!
Bu yazı da bütün bir yıl okul yolunda o gülle gibi sırt çantalarını taşımaktan kamburu çıkan, eksik gedik bir şey bırakmamak için helak olan, "Dersini çalış çocuum!", "Odanı topla çocuum!", "Ödevini yaptın mı çocuum?" demekten dilinde tüy biten anne ve babalara gelsin. Ne de olsa okul bitti ama biz de bittik! "Psikolojide 'tükenmişlik sendromu' olarak adlandırılan ruhsal yorgunluk, artık dinlenmeniz gerektiğini işaret eden bir sinyal" diyen Klinik Psikolog Emre Gökçeoğlu'nun bu konuda söyleyecekleri var:
Tükenmiş hissetme duygusunun başlangıcı, kendinizi işinize gereğinden fazla kaptırmanızla, ailedeki tüm yükü üzerine almanızla veya buna benzer stres yükünün ortaya çıkmasıyla kendi gösterebilir. Bu süreçte duygusal olarak tükenmiş hissedersiniz ve geçmeyen bedensel ağrılarınız olur.
Bu sinyalleri ciddiye almanız gerekir.
Tükenmişlik hissini "zayıflık" yerine "yorgun hissetmek" olarak görmek önemlidir. Bu süreçte mümkün olduğu kadar uyumaya ve dinlenmeye çalışın.
Unutmayın, bindiğimiz arabaların bile yıllık bakıma ihtiyacı vardır. Aşağıdaki sağlıklı yaşam alışkanlıkları size iyi gelecektir:
■ Vücuttaki stres seviyesini azaltmak için düzenli egzersiz yapın.
■ Bol sebze ve meyve içeren sağlıklı bir beslenme düzeni edinin.
■ Teknolojiye ara verin.
■ İnsanlarla iletişiminizi arttırın, onlardan fikirler alın. Duygu ve düşüncelerinizi olabildiğince paylaşın.