Evlatlar en kıymetlilerimiz, kabul.
Ama kıymet vere vere, bir noktadan sonra kendi kıymetimizden olduk sanki! Her ne olduysa yavaş yavaş oldu, anlayamadık. "Aman iyi beslensinler!", "Aman üşümesinler!", "Aman iyi eğitim alsınlar", "Aman canları sıkılmasın" diye diye çabalarken, ilişkilerimiz bir tarafın giderek acımasızlaştığı, diğer tarafın (ki biz bu taraftayız) giderek kurban rolünü daha çok benimsediği saçma sapan bir hal aldı.
Söz vermişsin, falanca yere gidip falanca gereksiz (!) şeyi küçük bir servet ödeyerek alacaksın ve fakat o gün geldiğinde kendini berbat hissediyorsun.
En acıklısından bir ses tonu ile "Bugün gitmesek mi acaba, çok iyi hissetmiyorum da" diyecek oluyorsun ki, "Ama söz vermöştööööön" diye o anda dünyada hiçbir anneye sevimli gelmeyecek "sığırsı" bir ses tonu ile başlıyor beynini kemirmeye. Yahu evlat, hiç mi acımıyorsun bana! Hiç mi umurunda değil şu anda nasıl hissettiğim! Yarın gitsek kıyamet mi kopacak!
SEN DE ÇOK SINIRLISIN!
Bir başka gün "Hadi oğlum, kitap okuyalım birlikte" diyecek oluyorsun, bir saniye bile sürmüyor itiraz etmesi: Şimdi olmaz!
Meali: Biraz daha yalvar, beni elimdeki tablete boş boş bakmayı bırakmam için sakin sakin ikna etmeye çalış, olmadı delir, avazın çıktığı kadar bağır, mahalle şöyle bir inlesin, belki yalancı ağlamam kesilince, içimi çeke çeke birkaç sayfa okurum. Koltuğun üstünden dondurma kağıdı, yatağının baş ucundan yarı dolu meyve suyu bardağı toplayıp, bir milyonuncu kez ıslak mendil kutusunu açık bulup kapattıktan ve de çok haklı olarak delirdikten sonra şunu duyuyorsun: Sen de çok sinirlisin anne!
MADALYONUN TERSİ
Asla her şeyi önüne hazır koymadım, her seferinde yaşının yettiği becerileri kazanıp yapması için teşvik ettim. Doğrusunu bir değil, iki değil, milyon kez söyledim.
E zeka desen çok şükür yerinde.
Peki derdin ne senin güzel çocuğum?
Hep bir talep, hep bir itiraz. Biraz da "Peki annecim", "Peki babacım" deseniz olmaz mı! Etkin ve verimli bir yaz tatili dileyecektim ki, konu buralara geldi. Ne kadar dolduysam artık! Büyükler çok doğru söylemiş, büyüdükçe dertleri de büyüyor "en tatlı dertlerimizin". İşler elbette hep böyle berbat değil, tıpkı her zaman güllük gülistanlık olmadığı gibi. Bugün de madalyonun bu kısmını yazmak istedim. Yalnız olmadığımı da adım gibi bilerek...
MÜCADELE ÇETİN BARIŞMASI GÜZEL
BAZEN anne, bazen baba ile çatışacak çocuk. Bir gün biri ile can ciğer kuzu sarması, diğeri ile küs. Bazen anne baba ittifak halinde, çocuk tek. Bazen babaya karşı anne ve çocuk müttefik, bazen anne hem çocuğa hem babaya karşı amansız bir mücadele halinde. Bütün varyasyonlar mümkün. Fikir ayrılıkları, tartışmalar hep oldu, hep olacak. Dileyelim ki; her biri daha iyi, daha sağlam ilişkilere zemin olsun. Sözcüklere dikkat edilsin ki kalpler çok kırılmasın, Zira kavgayı çok sevmesem de, barışmalara bayılıyorum
BİR CEBİMDE SEVGİ DİGERİNDE NEŞE...
BU YAZ tatilini bir yolculuk olarak düşünürsek, iki cebimize olabildiğinde sevgi ve neşe dolduralım. Zaman geçiyor ve yaşadıklarımızdan gülümseyerek hatırladığımız ne varsa, dikkat edin hep bu ikisinden bir parça buluyoruz. Kaybetmemek için mücadele vereceksek eğer; biri sevgi, diğeri neşe olsun...
ÖGRETMENLERİMİZ...
TEK TEK isim vermek imkansız. Ben "öğretmen" diyeyim, siz bildiğiniz bütün isimleri ekleyin önüne arkasına. Dün biz, bizden önce anne babamız, bizden sonra çocuklarımız... Bizlere ders anlatmakla kalmayıp, iyi birer insan olarak yetişmemiz için de adeta çırpınan süper kahramanlarımız. İyi ki varsınız!