Bu ekranlardan kurtulmamız sart!
Geçen hafta "Ekransız yaşayamayan çocuklar" başlıklı yazıyla, çocuklardaki telefon-tablet düşkünlüğüne dikkat çekmiştim. Uzman Klinik Psikolog Pırıl Bilger Özkaranfil de, ekrana çok fazla maruz kalan çocuklarda dil bozuklukları, iletişim ve sosyal becerilerde eksiklik, kas becerilerinin gelişmemesi veya duruş bozukluklarının sıkça görüldüğünü, dahası bu çocuklarda izledikleri içerikler yüzünden korku, kaygı, öfke gibi duyguların da zirveye ulaştığını belirtmişti.
Sıkıntı çok büyük. Elimizdeki küçücük "akıllı" ekranlar, aslında hepimizi ele geçirmiş durumda. İnternet bağlantısı olmayan ev yok gibi. Yalnızca çocuklar değil, anne ve babalar da bu ekranlara çok çok çok fazla bakar oldu ve bu durumun bedelini hep birlikte ödemeye başladık, önlem almazsak sırada daha da büyük bedeller var . Bu bedellerden biri de, hep birlikte içine yuvarlandığımız "iletişim karanlığı".
SOHBET YOK ETKILESIM VAR
Psikolog Pırıl Bilger Özkaranfil, bu durumu şöyle açıklıyor: "Çağımızın sorunu haline gelen eknoloji bağımlılığı, aynı zamanda hepimizi iletişim karanlığına götürüyor. Artık herkes derdini sosyal medya üzerinden anlatmaya başladı.
Toplulukta bile insanlar birbirleri ile sohbet etmek yerine, telefonlarına bakıyor. Ebeveynler çocuklarını veya birbirlerini dinlemek yerine, sosyal medyada geziniyor. Bu da her kesimi iletişim karanlığına götürüp makineleştiriyor."
Çocukların sosyal ağlarda büyük bir hayranlıkla (ne yazık ki!) izledikleri korkunç, anlamsız, saçma videolar yüzünden fiziksel ve sosyal tüm gelişim alanlarında gerileme yaşadığına dikkat çeken Özkaranfil, "Bu da onların ders başarılarının düşmesine, odaklanmamalarına, düşünme becerilerinin gerilemesine, iletişim kurmakta güçlük çekmelerine, yaratıcılıklarının zayıflamasına yol açıyor" diyor.
BASARISIZ VE ILETISIMSIZ
Bu saptamanın altını, başka kelimeler kullanarak bir kez daha çizmek istiyorum:
Çocuklarımız, uzun ekran saatleri ve izledikleri saçma videolar yüzünden "başarısız", "dikkatsiz", "sağlıklı düşünemeyen", "çevresiyle iletişim kuramayan", "yaratıcı düşünceden yoksun" hale geliyor. Korkunç, değil mi?
Ne yazık ki devamı da var. Özkaranfil'e göre bu durum ergenlik döneminde madde kullanımı, yanlış arkadaş ilişkileri, yanlış cinsel birliktelik, kendini koruyamama, haklarını bilmeme ve mahremiyeti öğrenememe gibi birtakım sorunları da beraberinde getiriyor.
İLAÇ NİYETİNE TAVSİYELER
Peki, bu bağımlılık veya teknolojiyi yanlış kullanma nasıl engellenebilir? Yazının bundan sonrası, uzmanından "ilaç niyetine" tavsiyeler.
Hepimize şifa olması dileğiyle, sizleri Uzman Klinik Psikolog Pırıl Bilger Özkaranfil'in sözleriyle baş başa bırakıyorum:
● İlk 3 yaşta çocukları tablet ve telefonla tanıştırmamanız gerekir. Bu onların gelişimleri için çok önemli.
● 4-8 yaş arası günde maksimum 15-20 dakika kendisine uygun olan, sağlıklı ve öğretici içerikler izleyebilir.
● Çocuk şu taleple gelir genelde: 5 dakika daha lütfen! Hayır, bu işin beş dakikası olamaz. 15 dakika ise 15 dakika olmak zorunda.
Bunu çocuğa benimsetmek için kum saati veya alarm yöntemini kullanabilirsiniz.
● 9-15 yaşa kadar olan süreçte çocuk artık büyüdüğü için günde en fazla 1 -1.5 saat şeklinde izlemesi önerilir ama bunların yine sağlıklı içerikler olduğuna dikkat etmek gerekir.
● İlkokul birinci, ikinci, üçüncü sınıfa giden çocuğun elinde son model telefonlar görüyorum. Bu durum, çocuğun sınırlarını bilmemesine ve hep daha fazlasını istemesine neden olacaktır. İlkokulda çocuğa akıllı saat alınabilir ama telefon doğru bir seçenek değil.
● Çocuklarınızın izlediği, oynadığı içeriklere mutlaka kısıtlamalar getirmeli ve önce sizler bu içerikleri kontrol etmelisiniz.
● Kafelerde otururken çocuğu bu aletlerle oyalamak yerine onlarla sohbet etmeli veya önlerine sevebilecekleri bir etkinlik koyarak sosyalleşmelerini sağlayabilirsiniz.
● "Benimki bunları yapmaz" demeyin.
Unutmayın, çocuklara sizler birer örneksiniz.
Sizler bu bağımlılığın önüne geçerseniz, çocuk da geçecektir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.