Egemenliğin tek bir kişide değil, kayıtsız şartsız millette olduğu Cumhuriyet'imizin 100'üncü gurur yılındayız. Bu güzel Ekim sabahında hüzün, gurur, mutluluk bir olup göğsümüzden taşıyor. Elimde Nutuk'un çocuklara özel hazırlanan bir baskısı var. Okurken gözlerim doluyor sık sık.
Tarih 15 Mayıs 1919. Atatürk'ün Samsun'a hareketinden sadece 4 gün öncesi. İzmir Yunan işgali altında.
Konak Meydanı'nda ilerleyen Yunan kuvvetlerine ilk kurşunu, gazeteci Hasan Tahsin atar. İşte Mustafa Kemal Atatürk'ün anlatımıyla o gün:
KARANLIĞI YARAN IŞIK
Düşmana ilk kurşunu İzmir'de yurtsever Hasan Tahsin attı. Yiğit Hasan oracıkta Yunan askerlerince şehit edildi. Ancak O, karanlığı yaracak ışığın müjdecisiydi... Her şeye rağmen biliyorduk, her gecenin bir sabahı, her sabahın da sahibi vardı elbet... Bitecekti bu dertler, hesaplar bir bir sorulacaktı...
Tarih 29 Ekim 2023. Tam 100 yıl sonrası bu sabah. Atatürk, Hasan Tahsin, Fahrettin Altay, Kara Fatma, Şahin Bey, Gördesli Makbule, Sütçü İmam, Fevzi Çakmak, Nezahat Onbaşı, Yörük Ali, Mehmet Akif Ersoy, Halide Edip Adıvar ve daha nicesi... Bugün bu topraklarda, ay yıldızlı bayrağın altında özgürce toplanan bizler bu sabahın sahipleriysek, sayenizde. Bitimsiz bir saygı ve minnetle...
ATATÜRK'TEN BİR MESAJ:
Bazen kelimeler kifayetsiz kalır; derdini bir türlü anlatamaz, tekrar tekrar söylemekten yorgun düşersin...
Çocuğuna doğru mesajı verebilmek için sayfalar dolusu okur, uzmanına danışır, süzgeçten geçirirsin de, en sonunda elinde klişe rekorları kıran "Ders çalış", "O tableti bırak artık" gibi ebeveyn cümleleri kalır.
Atatürk'ün 1922'de çocuklara hitaben kurduğu şu dört cümle söylediklerimizin toplamından çok daha değerli ve anlamlı oysa: "Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız.
Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, değerli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız."
ÇOCUKLARA ŞEKER VERİN, ÖLÜM DEĞİL!
Gazze'den gelen kefene sarılı bebek bedeni görüntüleri, zalim dünyayı yerinden milim oynatmıyor. Daha doğru bir ifade ile 'insan' olan herkesin yüreği yanıyor da, 'egemen'lerin kötücül kararları karşısında 'yok hükmü' taşıyor insanlık.
Aklıma Nazım Hikmet'in "Kız Çocuğu" şiirinden dizeler düşüyor önce:
Kapıları çalan benim kapıları birer birer.
Gözünüze görünemem göze görünmez ölüler.
***
Çalıyorum kapınızı, teyze, amca, bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin şeker de yiyebilsinler.
Kız Çocuğu, Hiroşima'da atom bombası yüzünden ölen Sadako Sasaki'nin ağzından yazılmış bir şiir. Atom bombası Hiroşima'ya 6 Ağustos 1945'te, Sadako 1 yaşındayken atılır. O gün tam 80 bin insan ölür. Sağ kalanlar ise acılar içinde ölecektir. Küçük Sadako da lösemiden öldüğünde sadece 11 yaşındadır.
Sadako'yu da öldüren bomba ABD'den atılır. Aynı ABD bugün, İsrail'in Filistin topraklarında yaptığı kıyımın en büyük destekçisi konumunda.
BU GURUR HEPIMIZIN
Sonra aklıma güzel ülkem geliyor.
Bizler, işgal edilmiş vatanını kahramanca savunan bir ecdadın torunları, "Yurtta sulh, cihanda sulh" diyen Atatürk'ün evlatlarıyız. Bırakın başka ülkeyi işgali, toprağındaki düşman bayrağını ezip geçmeyi reddetmiş bir asaletin mirasçılarıyız.
Bırakın çocuk öldürmeyi, yeryüzünün ilk ve tek çocuk bayramını yalnızca kendi ülkesinin çocuklarına değil, dünyanın tüm coğrafyalarındaki çocuklara armağan edecek kadar yüce gönüllü bir liderin izindeyiz. İşte bu gurur hepimizin!