"Bölünmüş dünyamızı birleştiren tek bir şey varsa, o da hepimizin etkisini hissettiği artan sıcaklar"... BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'e ait olan cümledeki ironi ve bu ironinin tartışmasız haklılığı, insanı acı acı gülümsetiyor ister istemez.
Çünkü ne yazık ki milliyetimiz, dinimiz, ideolojimiz hatta sosyo-kültürel durumumuz belirliyor dünyada olan bitene karşı takınacağımız tutumu.
Gazze'den yükselen çığlıklar, her kulağa eşit ulaşmıyor mesela.... Ya da Afrika'nın hem aç hem susuz büyüye(meye)n çocukları, her yüreği aynı derecede sızlatmıyor.
Bir şeyler yapmak için çırpınanlarla, çok afedersiniz; "Gebersinler bana ne!" diyenler yan yana yaşayıp gidiyoruz, bir şekilde... Felaketimize....
Guterres'in de işaret ettiği bölünmüşlüğümüzle...
Neticede "Ateş düştüğü yeri yakıyor" değil mi!
O 'ATEŞ' HEPİMİZİN EVİNE DÜŞÜYOR
Hah işte, şimdi o ateşin yeni adı küresel ısınma ve bütün dünya, o ateşin etrafında toplanmış durumdayız. Tablo çok vahim. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, önceki gün gazetecilere yaptığı açıklamada aşırı sıcaklar nedeniyle her yıl yarım milyon kişinin hayatını kaybettiğini belirterek yeni bir küresel eylem çağrısında bulundu.
Guterres, önceki gün BM binasında gazetecilere iklim değişikliğiyle ilgili açıklama yaptı. Son bir haftada dünya genelinde sıcakların daha önce görülmemiş düzeyde arttığına dikkati çeken Guterres, 21 Temmuz'un şimdiye kadar kaydedilen en sıcak gün olarak kayıtlara geçtiğini anımsattı.
Guterres, "Bölünmüş dünyamızı birleştiren tek bir şey varsa o da hepimizin etkisini hissettiği artan sıcaklar" ifadesini de bu açıklama sırasında kullandı.
EN KIRILGAN KESİM
Aşırı sıcakların temel sebebinin fosil yakıt kullanımı ve iklim değişikliği olduğunun altını çizen Guterres'in öncellikle toplumun en kırılgan kesiminin korunması gerektiğine de işaret etmesi de çok anlamlı. Keza sıcaklar herkesi aynı etkilemiyor. Yoksul, hamile, kadın, engelli, yaşlı ve çocuklar bu en kırılgan kesimi oluşturuyor. Ve emekçiler.. Temizlik işçileri, kargo dağıtım elemanları, ulaşım ve güvenlik görevlileri hemen ilk akla gelenler. İşçilerin korunmasının da önemli olduğunu dile getiren Guterres, küresel iş gücünün yüzde 70'nin aşırı sıcaklar nedeniyle yüksek risk altında olduğunu bildiriyor. Dikkatinizi çekerim, yüzde 70!
Guterres, "Semptomlarla mücadele etmek için hastalığı tedavi etmeliyiz.
Bu hastalık kendi evimizi yakıp küle çeviriyor. Hastalığın adı fosil yakıtlara bağımlılık. Hastalık, iklim konusunda harekete geçmemek" diyor ve ekliyor.
"Mesaj açık. Hararet yükseliyor. Aşırı sıcaklar insanlar ve gezegeni etkiliyor."
FOSUR FOSUR DEVRİ BİTSİN
Peki ne yapmalı? Doğaya ve yeşile koşulsuz saygı ile başlamalı mesela.
Çöpleri yere atmamak yetmez. Ağacı, ormanı, yeşili korumak hepimizin ortak görevi. Elektriği, suyu, doğal gazı tasarruflu kullanmak, tüketimde aşırıya kaçmamak, günlük temizlik sırasında çevre bilinci ile hareket etmek (Amman diyeyim; öyle foşur foşur yıkamalar, her tarafa çamaşır suyu boca etmeler falan sakın ha, yapman guzum!) hem bu dünyaya hem gelecek kuşaklara olan borcumuz. Şimdi burada yine bu vahim tabloya karşı canhıraş bir mücadele içine girenler ve "Bana ne ya! Ne borcu, ben borç morç ödemiyorum" diyenler olacak haliyle. Bu ikinci gruba, "Ateş düştüğü yeri yakıyordu ya hani, o ateş hepimizin üstüne düşüyor güzel kardeşim" diyerek ikna etmek de bizim borcumuz olsun, ne diyelim!