Bayram kelimesinin telaffuzu bile güzeldir. Ulvi bir enerjiyi barındırır.
Ne zaman güzel bir şey anlatmaya çalışsak; içsel duygularımızı 'bayram' kelimesiyle eşleştiririz... Klasik eski bayramlardan bahsetmek istemiyorum. Her devrin bayramı güzeldir.. Yaşadığımız yıllardan geriye sayarak çıktığımız yolda; dünümüzün bayramlarının sayısını bulmaya çalışırken görüyoruz ki, ortak bir paydanın tümünde sevgi ve sevinç dileklerimiz varmış. Hele dini duyguları barındıran, birlik ve beraberliğimizi perçinleyen geçmişimizi, günümüze bağlayan bu özel günleri sevmemek mümkün mü?.. Bizim en güzel geleneklerimizden biridir.
Bayram sabahları büyüklerin elleri öpmeye gidilir... Küçükler sevindirilir.
Mutluluğun, karşınızdaki kişiyi mutlu etmekle çoğaldığını artık hepimiz biliyoruz.
Başımızın tacı büyüklerimizle bütünleşmek için bundan daha güzel fırsat olur mu?.. Her şey bir yana evlat, anne ve baba kucaklaşmasını hiçbir güzellik gölgeleyemez.
Bu bayram sanki her şey eksik.
Yüreğimizin bir köşesinde hep burukluk olacak... Ülkemizin yaşadığı terör ve şehit haberlerinden sonra ve birçok anne ve babanın yürekleri ağlarken bayram keyfi diye bir şey kalmadı hiç birimizde.. Yine de umutsuz olmamak dileğimiz. Güzel ülkemizin güzel insanlarının bayramı kutlu olsun. Allah'tan şehitlerimize rahmet, geride kalanlara sabır diliyorum. Yüreğimizdeki sevgi hiç eksilmesin.
Aşkın gözü ne kadar kör?
Çoğumuzun Pazar günleri klasiktir.
Haftayı yoğun iş temposu içinde geçirenler için bu özel gün onlara bayram gibi gelir. Aile kahvaltıları en keyifli dakikalardır. Hele cumartesi gecesinde eş dost sohbetleri derken; tek lüksümüz haftanın son tatil gününü kendimize ayırmak olduğu için çoğumuz bugünü iple çekerek bekleriz.. Geçen hafta benim içinde durum aynıydı. İnternet olayı Pazar günümde hiç yoktur.. Günün haberlerini sosyal medya yerine taze taze hamur kokan gazete sayfalarında okuyarak geçirmek isterim. Her ne kadar; gözümüze, gönlümüze şenlik, internet artık bayrağı önde götürüyor olsa da; kağıt kokusunun verdiği hazzı vermediği de kesin.. Şöyleeee bir koltuğa uzanıp sayfaları yayarak okumanın zevkini, tadını hangi modern teknoloji verebilir ki... İşte böyle bir tatil gününde yine gazete sayfalarında dolaşırken bana göre ilginç (sizler ne düşünürsünüz bilmem) bir manşet haber dikkatimi çekti.
"Aşkın gözünün bir kez daha kör olduğunu ispat ettiler.. Evlilikle noktalanan büyük aşkın mutlu çiftini yürekten kutluyoruz." Takıldım kaldım Pazar Pazar bu habere... Aldı beni bir düşünce... İstanbul'un en lüks otellerinde dillere destan bir düğünle evlenen bu çifte milyarlık takılar takılmış.. Daha sonra yaşamlarını geçirecekleri yalı ve balayı muhabbetlerini eklersek işin içinden çıkamaz durumuna gelmek istemiyorum çünkü bayağı aklım karıştı. Ne derler "zenginin parası, züğürdün çenesini yorarmış"..
Eskiden gerçekten aşık olunduğu zaman; fakirlik diz boyu olsa bile kimse bunu düşünmez "samanlık seyran" misali aşklarını yaşarlar evliliklerinin bilmem kaçıncı senesinde eksik eşyalarını tamamlarlarmış. Geçmişin, aşk kahramanları sahiden "kör aşıkmışlar"mış..
Son yıllarda aşk enflasyonuna yetişebilirseniz ne ala.. Bir bilinmezlik denklemi içinde evliliklerin sonucu malum... Aşka "şaşı" baktığımız için evdeki hesap bir türlü çarşıya uymuyor ve peri masalı bitiveriyor.. Geriye kalan "ahlar ve vahlar".. Evlenirken bırakın kör olmayı, yanlış "zoom" yapmaktan başımıza ne gelirse geliyor diyelim, izninizle konuyu burada kapatalım..
Darısı hiç kimsenin başına.