Öfkeli bir toplum olduk
Karşı komşumuz elinde mis gibi çorbayla kapımızı çalsa.. Ben sekiz yaşındaki halimle seslensem, "Anneeee, Kadriye Hanım teyze geldi".
Annem hızla içeri buyur etse. İzmirliyiz ya. Radyoda Ümit Tunçağ'ın sunduğu sabah için müzik çalsa. Annem bağırsa, "Kızım şu radyonun sesini kıs ajans başlayınca açarız" diye.. Çorbanın hemen ardından büyük annem kömür ateşinde bakır cezve de sabahın okkalı kahvesini yapsa. Bana, "kızlar kahve içmez yoksa bıyıkları çıkar" diye azarlasa. Veee ben cezvenin dibindeki kahveyi bir güzel gizlice içip aynaya koşsam "acaba bıyıklarım çıktı mı" diye..
Yasak duyguların güzellikleri hiç bitmez bilirim. Bir keresinde karşı komşumuzun kızı Asuman abla sevgilisini arka bahçenin duvarında nasıl öptüğünü anlatmıştı da, annemin "Aman Asuman daha fazla ileri gitme maazallah bir şey olur ele güne laf olursun" cümlesini günlerce düşünmüş, hatta dayanamamış anneme sormuştum da, bir güzel ağzıma terliğin tersini yemiştim.
O gün bu gün bana ders oldu, hala kimsenin özel gönül işlerini sormam, onların anlatmasını beklerim. Buna benzer geçmişe ait ne varsa hızla özlemeye başladığımdan beri. Yaşlanıyor muyum korkusu aldı başını gitti. İnsan eskiyi özlemeye başladı mı tehlike çanları çalmaya başlar derler.
ESKİDEN MUTLUYDUK
Çocukluğumun insanları farklıydı. Özeldi, iyiydi. Mutluyduk.
Belki o zaman da acılarımız vardı. Karşı komşumuz Cevriye abla bir gece aniden vefat ettiğinde komşuların fısıldaşmaları hala dün gibi kulaklarımdadır.
"Zavallı kadın kocasından ne çekti. Zalim adam her gece içip içip dövdü kadını olacağı buydu." Sıcak yaz akşamlarında pencerelerimiz açık uyurduk.
Korkumuz yoktu. Tek katlı evlerimizin bahçeye açılan kapıları hiç kilitlenmezdi. Hırsızlık denen şeyi büyüdükçe tanımaya başladım çok sonraları. O zamanlar klima denen şey de yoktu. Belki vardı da bizim mahalleye uğramamıştı. Yattığım odanın penceresinin tam karşısı Cevriye ablalara aitti. Bazı geceler, "Yapma Cemil, elin kırılsın Cemil" sesleri gelirdi. Ben iki elimle kulaklarımı tıkar duymak istemezdim..
Yıllar sonra şiddet gören kadın kuruluşlarına gönülden destek verdim çocukluğumun unutamadığım nur yüzlü ve günümüzün Cevriye ablalarının anısına.
GADDAR BİR TOPLUM
Son günlerde galiba daha bir gaddar olduk.. Sözde medeni bir toplumuz. İnsanlık kendini aştı. Çağ atladık uzaya çıktık.
Teknoloji çağındayız. İletişim aletlerimiz aldı yürüdü de; iletişimsizliğin diz boyu hüküm sürmesi ve elimizdeki oyuncak aletlerde de sürekli bir kavga modunda oluşumuz neyin ispatı söz bulamıyorum. Birbirimizi anlamak sıfır. Zahmet bile etmiyoruz. "Eeee yine aynı şeyler. Onu mu dinleyeceğim" havasındayız. En büyük bela da trafik. Hele İstanbul'da atışmadan, kapışmadan bir taksiden inmişsem kendimi kutluyorum, günü zaferle bitirdim diye... Herkes birbirine düşman. Dostluk bile üç, beş gün. Fazla uzayan dostluklara da "yakında kokusu çıkar" gözüyle bakıyoruz. Ne oldu bize böyle. İnsanlık nereye koşuyor arkadaşlar... O güzel insanlar nereye gitti. Ayşe ablalar, Kadriye teyzeler, Hasan abiler.
Hüseyin amcalar. Sizleri çok özledik. Saklandığınız yerden çıkın.. Teslim oluyoruz.. Bizi sobeleyin oyunu siz kazanın..
Yeter ki yüzünüzü gösterin.
Kaybetmeye razıyız.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.