O BALIK BU TABAĞA GELECEK
Siyasetten hiç anlamam diye diye nerdeyse siyasetin göbeğine bağdaş kurdum desem de; amacım elimin hamurundan bir tık öteye geçip naçizane birkaç cümleden daha fazlasına gitmemek. Bu işin bunca erbabı varken bana laf düşmez de, son yıllarda yaşadığımız olaylar hele hele canım İstanbul'umdaki katliam bombalarından sonra ister istemez herkes kadar bir çığlık atmak istedim izninizle.
Ne oldu taşı toprağı altın olan bu şehre. Çocukluğumuzda izlediğimiz Hollywood korku filmlerini aratmayan sahnelerine eskilerin deyimiyle, mazhar olduk. Hatta o tür filmleri izlerken bile elimle iki kulağımı bastırır gözlerimi kapatırdım filmin sahnesi bir an önce geçsin diye. Allah daha beterinden korusun desek de; bizi bizden başka koruyacak kimse kalmadı gibi durumların ortasında kaldık.. Hani her şeyin trend modası vardır ya. Dünya siyasetinde de, Türkiye modası almış başını gidiyor.
Nasıl yani diye algılama zorluğu çekmenizi istemem.. Sizin anlayacağınız arkadaşlar hepimizin hissettiği gibi kendi aramızda yorum yapacağımız ne kadar ülke varsa ellerinde çatal bıçakları, koymuşlar önlerine boş tabaklarını, iştahla bekliyorlar. "O Balık Bu Tabağa Gelecek".. Gören göz klavuz istemez. Tarih geleceğin aynasıdır.
Yüzyıllardır ne çok savaşlar yaşamış, bir dolu zaferler kazanmış millet olarak kimin tabağına yem olmuşuz ki; şimdi olalım. Bu defa işimiz zor tabii.
Teknoloji altın çağını yaşıyor. Mert düşman kalmamış. Sinsilik, çağımızın hastalığı. Savaşlar bile satranç oynar gibi yapılıyor. Ülkelerin kaderleri masa başında üç beş kişinin ağızlarından çıkan bencilce duyguların sonucunda çiziliyor.
KRİTİK DÖNEMDEN GEÇİYORUZ
Yakayı kaptırmadan bu tarihsel kararlardan etkilenmeden çıkmak bize bayağı ter döktürecek gibi. Çok kritik bir dönemden geçtiğimizi hepimiz biliyoruz.
Kolay değil, karşınızda sıra sıra dizilmiş gözleri topraklarımızda sözde dost gibi görünen milletler topluluğu var. Akıllı olmak zorundayız. Pabuç o kadar kolay değil.. Sağ gösterip sol vuruyorlar.
Farkındayız, biliyoruz, görüyoruz ve siyasetçilerimizin gerçek anlamda becerileri çok önemli. İçimizde güvenliği sağlarken, dış siyasetin ayak oyunlarına çelme takarak, dans etmeyi çok iyi bilmek lazım. Biliyorum ki yaparız. Bir kedi denizin derinliklerinde yüzen hangi balığı yakalayabilmiş ki. O tabaklar boş kalacak biz derin, daha derin çok derin yüzeceğiz.. Hiçbir oltaya takılmadan kendi sularımızın en diplerinde kalacağız.. Su üstüne çıkacağımız zamanı da biz biliriz. Kimse bizim yerimize bize rota çizemez.. Neyse sinirlerimizi bozmadan, tansiyonumuzu yükseltmeden yürüyelim arkadaşlar.
Hadi kış kış kendi denizinize.. Türkiye sizin tabağınıza düşmeyecek.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.