Milyonların merakla beklediği asgari ücret artışı müjdeyle sonuçlandı.
Son yılların en yüksek oranı ile zam yaklaşık yüzde 50 seviyelerinde oldu.
4250 TL olan yeni ücret, emekçi kardeşlerimizin yüzünü güldürdü. İşverenler asgari ücretten gelir ve damga vergisinin kaldırılmasını isabetli buldu. İşverenler ve iş dünyası temsilcileri, "Yeni asgari ücrette damga vergisi ve gelir vergisinin kaldırılarak işverenin vergi yükünün her bir çalışanda 450 TL azaltılmasını olumlu bulduk" diyor.
Enflasyonla mücadele süresinde emekçilerin biraz nefes alacak olması elbette sevindirici. Ancak ülkemiz için daha kalıcı çözümlere ihtiyaç var. Eğer enflasyonu dizginleyemezsek bu zam artışları da yeterli gelmeyebilir. Maalesef gıda artışındaki zamlar dur durak bilmiyor. Büyük zincir marketlerde ve her yerde fiyatlar cep yakıyor. Türkiye'de her bir üründe regülatif bir fiyat politikası yani taban -tavan fiyat politikası uygulanmadığı sürece bu artış durdurulamaz.
Çünkü serbest piyasa ekonomisi adı altında firmaların ürüne istediği etiketi koyması serbest olmamalı. Zaten fiyat istikrarı sağlandığı ve halkın alım gücü olduğu takdirde kimse şikayet etmeyecek.
ÇALIŞANLARA VERGİ AVANTAJI
Öte yandan asgari ücretteki yüzde 50'ye varan artış diğer meslek kollarında bir kıyaslamaya yol açtı. Örneğin işveren 5000 TL maaş verdiği bir çalışanının vergi yükü ile asgari ücretlinin vergi muafiyeti karşısında nasıl hareket edeceği konusunda düşünceli. Bu durum karşısında iş dünyasının nabzına bakıldığında, işverenler birçok çalışanını asgari ücrete geçirme düşüncesindeler. İşverenler ayrıca personel arasında iş barışını bozmamak, performans kaybını önlemek, nitelikli personelini korumak ve sosyal adalet sağlamak amacıyla formüller üretmeye çalışıyor. Özellikle beklentileri tüm çalışanlara vergi avantajı getirilmesidir.
DÖNGÜSEL EKONOMİ MODELİ
Genel çerçeveden bakıldığında ülkemizde kayıt dışı kanayan bir yaradır. İşçilik maliyetlerinin yüksek olması ve bunun altından kalkmakta zorlanan işverenlerin kayıt dışına yönelmesini önlemek ve ayrıca işten çıkarmaları da dizginlemek gerekiyor.
Bunun için 2022 yılı için ilave tedbirlere ihtiyaç gözüküyor. Mesela SGK, istihdam desteği, sıfır faizli ertelemeli kredi desteği gibi ilave destekler sağlanabilir. Özellikle ekonominin bel kemiğini oluşturan Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri bu süreçte daha çok korumak ve desteklemek gerekiyor.
Diğer taraftan kurdaki artışın girdi maliyetlerini artırması üretim kısıtlamalarına da yol açmaktadır. Girdi maliyetlerini azaltmaya ve hammadde konusunda keskin çözümlere gereksinim var. Döngüsel ekonomi modeline bu süreçte daha çok odaklanabiliriz. Pandeminin olumsuz etkileri yok olana kadar tüm sektörlerin birbirine destek olması ve birbiriyle işbirliği yapması gereken bir süreçteyiz. Tabi ki vatandaşın da yapacağı etkili yöntemler var. Mesela bu zorlu süreçte özellikle yerli üreticilerden ve yerli markalardan alışveriş yapması önem taşımaktadır. Türkiye çok daha zor günler atlatmış, zengin tarihi ve liderlik yönüyle güçlü bir ülkedir. Çok çalışmamız ve birlik içinde olmamız gereken bir süreçteyiz. Bilim, bilgi ve eğitimi referans alarak altından kalkamayacağımız hiçbir sorun yoktur.