2024 yılı yerel, ulusal ve küresel düzeyde iş dünyası açısından oldukça zorlu bir sene oldu.
Ekonominin ve sektörel performansın önemli bir göstergesi olarak kabul edilen PMI raporları, tedbir almamız ve yeni yöntemler bulmamız gerektiğini açıkça ortaya koyuyor. Küresel İmalat Satın Alma Yöneticileri Endeksi olarak bilinen PMI, bir ülkenin imalat ve hizmet sektörlerindeki ekonomik sağlığını ölçen kritik bir göstergedir. PMI; üretim, yeni siparişler, istihdam, tedarikçilerin teslimat süreleri ve stok seviyeleri gibi alanları kapsar. Ekonomik göstergeler, yatırım kararları, politika yapıcılar için bilgi ve sektörel analizler açısından PMI, adeta bir yol haritası sunuyor. PMI endeksinin 50'nin üzerindeki bir değer, ekonomide genişlemeyi, iş dünyasında güvenin artmasını ve iş koşullarının iyileşmesini ifade ederken; 50'nin altındaki bir değer, sektörün daraldığını ve ekonomik aktivitenin azaldığını gösteriyor.
EKONOMİDE YAŞANAN ZORLUKLAR
Dünya genelindeki son verilere baktığımızda, Almanya, Fransa, Avusturya, Hollanda ve Euro bölgesinin PMI değerleri 50'nin altında. Buna karşın Rusya, Güney Kore, Hindistan, Kazakistan, İspanya ve Asya ülkelerinde 50'nin üzerinde seyrediyor. Çin'in PMI değeri ise 51,5 seviyesinde. Türkiye'nin Kasım 2024 verilerine göre PMI değeri 48,3 olarak açıklandı. 2024 yılında ekonomide yaşanan zorlukların altında birçok neden yatıyor. Bunları genel çerçevede şu şekilde özetleyebiliriz:
■ Küresel Enflasyon: Enerji, gıda ve hammadde fiyatlarındaki dalgalanmalar, birçok ülkede yüksek enflasyona neden oldu.
■ Üretim ve işgücü Maliyetleri: Artan enerji ve lojistik maliyetleri işletmelerin kârlılık oranlarını düşürdü. Yaşam maliyetlerindeki artış, işverenler üzerinde ücret artışı baskısı oluşturdu.
■ Yetenek Eksikliği ve İşsizlik:
Şirketler bir tarafta nitelikli personel bulmakta zorlanırken, diğer tarafta düşük ücretleri kabul etmeyen kişiler nedeniyle üretim ve hizmet kötü etkileniyor.
■ Enerji Maliyetleri ve Yeşil Dönüşüm Zorunluluğu: İşletmeler için enerji, en büyük gider kalemlerinden biri olmaya devam ediyor. Buna ek olarak karbon ayak izini azaltma çabaları şirketleri yenilenebilir enerjiye yönlendiriyor. Ancak bu dönüşümün maliyetleri büyük bir yük oluşturuyor.
FİNANSMANA ERİŞİM
■ Dijital Dönüşüme uyum zorluğu:
Rekabetçi kalabilmek için işletmelerin dijital araçlara yatırım yapması gerekiyor. Ancak değişim süreci; maliyetler, bilgi eksikliği ve uyum sorunları gibi etkenler zorlukları da beraberinde getiriyor.
■ Lojistik Sorunları: Yüksek lojistik maliyetleri ve küresel tedarik zincirlerinde yaşanan aksaklıklar, üretim süreçlerine ciddi zarar veriyor.
■ Tüketici Talep Daralması: Ekonomik belirsizlikler tüketicilerin harcamalarını kısmasına yol açıyor. Özellikle konut, arsa ve otomotiv gibi araçların satın alınması erteleniyor.
■ Küresel Jeopolitik Gerilimler:
Büyük ekonomiler arasındaki ticaret savaşları ve bölgesel çatışmalar, ekonomik dengeleri alt üst ediyor.
■ Yüksek Faiz Oranları ve Krediye Erişim Zorlukları: Bankaların uyguladığı yüksek faiz oranları, kredi oranın düşüklüğü, finansmana erişimini zorlaştırarak yatırım kararlarını olumsuz etkiledi.
HER KRİZ BİR FIRSAT
2025 yılında benzer sorunların devam edeceği öngörülüyor. Ekonominin bu şartlar altında toparlanması kısa vadede beklenmemeli. Ancak "her kriz bir fırsattır" gerçeğini de aklımızda tutmalıyız.
Zorluklar doğru stratejilerle birer fırsata dönüştürülebilir. Yeni yollar bulmak, yeni iş modelleri üzerinde çalışmak, inovasyona ve insana yatırım yapmak, eğitime- gelişime önem vermek, dünya tarihinde yaşanan tüm krizleri aşmanın bir yolu olduğunu göstermiştir. Doğru sistemler, doğru insanlar, doğru çalışanlar; doğru sonuçlar getirir.