Önümüz yaz. İmkanı olanlar beş yıldızlı tatil yapacak. Lüks otel iyidir ama herkese göre değildir.
Sadece parasını demiyorum. Bence beş yıldızlı oteller de bir zeka testi yaparak müşterilerini seçmeli. BOYS (Beş yıldız yerleştirme sınavı)... Neden derseniz...
3 ve 4 yıldızlı otellerde odada iki en fazla üç ışık kaynağı vardır. 5 Yıldızın farzı, odada seksenüç ışık kaynağı olmasıdır ve hangi lambanın nereden kapandığı asla bilinmez. Uyuyacaksın; birine basarsın beşi söner, üçü yanar. İkisine basarsın, onu söner, onikisi açılır. Tüm ışıkların nereden kapandığını çözene kadar uykun kaçar.
ARMATÜRÜNDEN BELLİ
Yine az yıldızlı otellerde banyo armatürü klasik, anam babam usulüdür. Oysa lüks otelin olmazsa olmazı, şık armatürdür.
Armatür ne kadar armatüre benzemezse, odanın geceliği o kadar pahalıdır. Üzerinde hayatta sıcak soğuk ibaresi bulunmaz.
Birini kasa şifresi gibi sağa çevirirken öbürünü hafifçe sola çevirip üzerindeki düğmeye aynı anda basacaksın ki ideal ısıya ulaşasın. O ideal ısıyı bulana kadar üstten haşlanır, alttan donarsın. Nice koç yiğitler telef oldu o banyolarda...
DİLİN KODLARI
Bazen bir şey derken başka şey kastederiz.
Ya da tam tersini anlamalıyız.
İşte örnekler:
Lafı uzatmadan: Bir sunucu olarak iyi bildiğim bir husustur. Bir konuşmacı, 'lafı uzatmadan' ya da 'sözlerime son vermeden önce' diyorsa, kendimi uzun bir paragrafa hazırlarım. 'Lafı uzatmadan', acı verecek bir laf salatasının lokal anestezisinden başka bir şey değildir.
Kızcağız: Bilindiği gibi, 'cağız' bir küçültme ekidir. Bu eki kullananın kim olduğuna göre farklı bir anlam kazanır. Bir kadın, bir başka bir kadın için 'kızcağız' demişse, durup bir düşünmekte yarar var.
Eğer bir başkasının eleştirdiği bir kadın için 'kızcağız' diyorsa (Neden öyle diyorsun, çok fedakarlık yaptı o kızcağız) söz konusu kişiye arka çıkıyordur. Ancak eğer üçüncü kişi övülüyor ve o durumda öven kişiye 'Kızcağız' diye bilgi veriyorsa bilin ki bahsedilen kadın güzel ya da başarılı, kıskanılan biridir. Kişi, kıskançlığını gizlemeye çalışırken küçültme eki kullanır.
(Aslında iyi bir kızcağız o, ismi neydi bakayım?)
Sen zaten...: Kavgaların sonunda kullanılan 'sen zaten' kalıbına dikkatinizi çekerim! Aslında tüm tartışma boyunca yan konuların çevresinde gezilmiş, bu duruma zemin hazırlanmıştır. Finalde 'sen zaten' ile başlayan cümle, aslında gizli tartışma konusudur. Kişi, çok haklı olmayan bir talebini, ana tartışma gündemi yapmak istemez. Bahane konularla sizi hazırlar, yorar ve sonunda son darbeyi indiririr.
Örneğin; 'Sen zaten annemin doğumgününde de çok suratsızdın...'
Sevgili: 'Sevgili', yine tam olarak zıddına işaret eden bir sıfattır. 'Sevgilim' gibi direkt ve belirgin değildir. Sonunda iyelik eki yoktur, orta malıdır. Herkesindir. İşin içinde gerçekten sevgi varsa, asla kullanılmaz.
Bir düşünün. Kimlere sevgili... diye hitap ediyorsunuz? Misal, 'Sevgili Ayşe' diye söze başlıyorsanız, o kişi ile formal bir diyaloğunuz vardır. Sevgili olma ihtimaliniz olan birine nasıl kanka demiyorsak, 'Sevgili Mehmet' de demeyiz. Bu, 'Bizden ahbap olur, kanka olmaz. İş arkadaşı olur, sevgili asla olmaz' demektir.