Ben pek çoğunuzun aksinize, insanları inançlarının tersine çevirmenin mümkün olmadığına inanıyorum.
Yani bu en azından mantıkla mümkün olan bir şey değil. Öyle oturup güzel güzel konuşmayla, sebeplerin açıklanmasıyla ikna olan insan tanımadı henüz bu bünye... Çünkü insanlar yürekleriyle karar alır, bu kararı beyinlerine onaylatmanın bir yolunu bulurlar. Ya da şöyle diyelim:
Canın (duyguların, hormonların ya da yazılımın) bir şey yapmak ister. Onu yapmak için kendine mantıklı gerekçeler yaratır ve buna inanırsın. Aslen zaten inanmak bir mantık işi değildir. Bilmek ve inanmak iki ayrı şeydir. Bildiğine inamaz, inandığını bilmezsin. Yani Hakan'ın iyi bir yazar olmadığını biliyorsan, "Hakan'ın iyi bir yazar olmadığına inanıyorum" demezsin. Saçma olur. İnanma sözü, bilmenin ötesinde bir teslimiyet, bir gönüllülük içerir. Bilmek, bilgi varsa bir seçim değil olsa olsa zorunluluk olur.
Oysa inanmak bir seçimdir.
İŞİNE NE GELİYORSA
Bu durumda canı bir şeye inanmak isteyen de çevreden o olguya inanmak için gerekli olan delilleri toplar. O yüzden herkes işine ne geliyorsa ona inanır, diğer seçenekleri reddeder. Üstelik insanoğlu öyle bir varlıktır ki, şimdiye kadar inandığı görüş ne kadar hatalı olursa o görüşe daha da fanatikçe bağlanır. Buna batık fırsat maliyeti denir. Konuya öyle çok yatırım yapmıştır ki artık geri dönemez haldedir. Geri dönüp önceki kararını sorgulamak ve hatalı olduğunu kabul etmek, hata yapmaya devam etmekten daha zordur. Ego bunu istemez. Pek çok kötü evlilik hatalı olduğuyla yüzleşmemek isteyenler yüzünden bir ömür boyu sürer.
ABD, hata yaptığı halde Vietnam'dan bir türlü dönemez, çünkü bunu seçmene açıklamaktansa savaşmak daha kolaydır.
Bireyden topluma, insan zihninin bu garip doğası, muhafazakar olmamıza, statükocu olmamıza, bildiğimiz hataları yapmaya devam etmemize yol açar.
BİLMEDİĞİNİ GÖREMEZSİN
Güney Amerika yerlisi olan Aztekleri bitiren neydi biliyor musunuz? Anlatayım:
İspanyol savaş gemileri adalarına demirlediğinde onlara bir anlam veremediler.
Daha önce hiç gemi görmemişlerdi. Bu yüzden işgalci orduları getiren gemileri görmeyi beyinleri bir anlamda reddetti. Bu sayede sadece birkaç yüz İspanyol askeri topraklarını fethedip onları köleleştirebildi.
İnsan beyni böyledir. Kendinde önceden verisi bulunmayan bir bilgiyi tanımlayamaz.
Kendinde olmayanı karşıda göremez. Sözgelimi, karşılıksız hiçbir şey yapmayan bir insan, karşısına çıkan bir hayırseveri tanıyamaz. Onu da sahtekar zanneder ve düşman olur. Yani her şey önce kendi zihnimizde olup bitiyor. Önce çok okumalı, empati yapmalı, kendi zihnimizi terbiye etmeliyiz. Yeni kültürleri iyice tanımazsak ya onlardan yararlanamaz ya da işgale uğrayabiliriz.