Geçen bir dost sohbetinde, korkunun en büyük güç olduğu tezi ortaya atıldı.
Ben, korkunun 'bizi güdüleyen' yani bize bir şeyler yaptıran en güçlü duygumuz olduğu konusuna hemfikir oldum. Yine de onu tek başına en büyük güç olarak bulmadığımı söyledim.
Evet, insan pek çok şeyi korkudan yapıyordu.
Özellikle en temele indiğimizde ölüm korkusu, tüm korkuların atası olarak yerini alıyordu.
Örneğin şöhret hırsı da unutulup gitmekten, yok olmaktan yani temelde ölüm korkusundan kaynaklanıyordu.
Sahne korkusu, aslında rezil olma korkusuydu. Rezil olursak ne olurdu?
Dışlanırdık. Dışlanırsak ne olurdu?
Çevremizdeki insanlar bizi mağaramızdan atardı. İlkel beynimiz mağaradan atılan insanın vahşi hayvanlara yem olacağını bilirdi. İşte yeteri kadar kazıldığında sahne korkusunun bile temelinde ölüm korkusu çıkıyordu.
Çocuklarımızın saygısızlığına sinirleniyorduk.
Neden? Bizi yok sayıyorlardı.
Saysalar ne olurdu ki? Egomuz ölürdü.
İşte yine ölüm korkusu.
Aşırı cimri insanlarda ne vardı? Kıtlık bilinci. Ya bir gün muhtaç olursam?
Ya aç kalırsam? Ya acımdan ölürsem?
Tüm kavga dövüşlerin, onur namus tartışmalarının, hırsların en temelinde gizli olan hep ego ve ölüm korkusuydu.
Yani görünüşe göre arkadaşım haklıydı. Korku çok güçlüydü. Peki ya korkudan daha güçlü olan bir şey olduğunu söylesem?
Ya tüm korkularımızın üstesinden gelebilecek, tüm ego çatışmalarını yenebilecek, hatta yeri geldiğinde kendimizi feda edecek güçte bir duygumuz olduğunu söylesem?
Ya kaynağını keşfettiğimiz takdirde aynen tek bir ışık kaynağının tüm karanlığı delebilecek güçte olduğu gibi korkuları da alt edebileceğini fısıldasam kulağınıza?
Evet, o sevgidir. Kaynağı korku kadar çok bulunmadığı için gücü az bilinir ve her an gözümüzün önünde değildir ama sevgi korkunun tek panzehridir. Yeteri kadar güçlü bir nedeni olan, bu hayatta her tür nasıla katlanabilir.