Bütün duygular gerekli şeylerdir çünkü çok önemli bir işlevleri vardır. Sizi hayatta tutmak... Ne zaman işlevsizleşirler?
Amaçlarına aykırı hale geldiklerinde.
Toplumsal kimliğimiz de amaçlarımızı değiştirebilir. Örneğin insanın amacı hayatta kalmak olduğu halde asker ya da polisin ana amacı bu değil hayatta tutmaktır. Bu durumda bizi hayatta tutmak için işlev gösteren korku, bu meslek grupları için işlevsiz bir duyguya dönüşür. Aynısı erkek çocuk ve baba için de geçerlidir. Koruyucu figür için korku geçersiz bir duygudur ve kapatılmalıdır.
Böylece çoğunluğun iyiliği için bireyin duygularıyla bağlantısı azar azar kesilir.
Örneğin ağlayan bir çocuk ya üzgün ya da korkmuştur. Ağlama alarmdır ve duygunun sinyalidir. Duygu ebeveyne bilgi vererek işlev gösterir ama ebeveyn bu alarm sisteminden rahatsız olarak onu derhal kapatmak ister.
Sus bakiym! Ağmadan anlat! Ağlamak yok. Çocuğun duygusunu çözdü diyelim...
Bu kez de bu duyguya duyarsız kalır.
Korktun mu? Ne var ki korkacak? Hem erkek adam korkar mı?
Çocuk duygularını göstermenin yanlış bir şey olduğunu ve ona zarar verdiğini anlar.
Korku ve üzüntüyle başlayan duyguyu gizleme davranışı sevinci gizlemeyle devam eder.
Bir süre sonra çocuk sevgi dahil herhangi bir duygusunu göstermemenin onu koruduğunu hatta güçlü kıldığını düşündüğü için duyguları nasırlaşır.
Öyle ki bir süre sonra istese de onları gösterememeye başlar. O kası körelmiştir.
Kendini korumak için geliştirdiği bir refleks neredeyse kalıcı bir hastalığa dönüşmüştür.
Büyüme döneminde duygularına duyarsız kalınan tüm çocuklar bu duygu sakatlanmasını yaşarlar. Hele ki bizim toplumda erkeğe yüklenen rol nedeniyle bu tavır ağırlıklı olarak erkek çocuklara gösterilir. Sonra da söylenirler bu erkek milleti duygularını niye gösteremiyor diye...
Öfke mevduatı
Bütün birikimleriniz faiz getirirken öfke de getirir. Öfke, öfke getirir. Bu yüzden tüm mevduat türleri arasında biriktirmesi en zararlı olanıdır. Küçük rahatsızlıklarınızı 'aman onu kaybetmeyeyim' hesabı yaparak yutar, içinize atarsanız öfke kuponları biriktirmiş olursunuz. Vaktiyle dile getirilen rahatsızlıklar yumuşak şekilde söylenebilir.
Bu, karşıdaki kişiye hatasını düzeltme şansı verir. Düzeltmeyecekse siz de onunla boşuna zaman kaybetmezsiniz. Oysa biriktirilen rahatsızlık duygusu, sonunda ufacık bir olayda bir dalga şeklinde sizden çıkar ve ikinizi de ezer. O zaman ne olur? Karşınızdaki kişiye ufacık bir şey yüzünden haksız yere saldırmış olursunuz. Haklı bile olsanız artık haksızsınızdır.
Her durum, kendi değerinde bir tepkiyi hak eder, fazlasını değil. Çok sevdiğim bir sözde dendiği gibi; tavşan avına tüfekle çıkılır. Tavşana roket atarla saldırırsanız hem tavşanı öldürür hem de aç kalırsınız.