Ben hem Refah Partisi'nin hem Fazilet Partisi'nin kapatılmasına hem de Ak Parti'yle ilgili kapatma davasına karşı çıktım. Bu kararları veren yargı kurumlarını çok ağır ifadelerle eleştirdim. Bu yargı kurumlarının mensupları eleştirilerimden dolayı bana herhangi bir dava açmadılar. Beni ciddiye almadıkları seçeneğini bir yana koyarsak, onlarında verdikleri kararlardan dolayı vicdanlarının çok rahat olmadığına veriyorum bunu.
Ben elbette söz konusu partilere yakınlığımdan dolayı karşı çıkmamıştım bu kapatma girişimlerine. Söz konusu üç parti de hiçbir şekilde teröre bulaşmadı. Hep demokratik düzenin kurallarına uyarak siyaset yaptılar. Erbakan'ın barış yanlısı, devletin kurallarına saygılı bir siyasetçi olmadığını kim söyleyebilir? Başbakan Erdoğan'ın kendisini bu mevkilere taşıyan sisteme düşman olduğunu söylemek ancak bir savcı fantezisi olabilirdi. Ancak burada şöyle bir durum ortaya çıkıyor. Anayasa Mahkemesi'nin daha önceki kararlarına benim gibi karşı çıkanların tutarlılıklarını gösterebilmeleri için bugün bir şey yapmaları gerekiyor:
DTP'nin, yani artık PKK terör örgütünün siyasi temsilcisi olduğunu gizleme gereği dahi duymayan partinin kapatılmasını "şiddetle" desteklemek. Çünkü, eğer kıstasımız hukuksa ve hukuka karar verme imkanı veren kriterlerse ve daha önceki parti kapatmalara bu nedenlerle karşı çıkmışsak, şimdi de aynı nedenlerle, yani terörü bulaşma kriterinden hareketle hukukun bu partiyi partiler mezarlığına göndermesini beklemeliyiz.
***
Gerçi bu konuda benim kafam yakın zamana kadar biraz karışmıştı. Çünkü, itiraf edeyim ki kendilerine liberal filan diyen bazı kimseler bizi kandırdı. Bize Ahmet Türk'ün PKK'dan bağımsız düşündüğünü, DTP'nin açılım olayında önemli bir rol oynayacağını söylediler. Haklı ve mantıklı görünüyorlardı, çünkü bu can yakıcı sorunun çözümü konusunda önemli adımlar atılıyordu ve bu ilk defa oluyordu. Bu arayışları ve gelişmeleri yaralayacak bir kazanın olmaması önemliydi. Diğer yandan DTP'de bize, "Evet bunlar gerçekten terörün çare olmadığını anlamışlar" dedirtecek tavırlar sergilediler.
Hatta Habur karşılamasından sonra, "Evet biz hata yaptık" bile dediler. Biz de bunlara inandık. Ne bilelim bu insanların bu kadar riyakar olduklarını. Nitekim kamuoyu ve hatta Anayasa Mahkemesi üyeleri dahi DTP'yi kapatmama yönünde bir eğilim içine girdiler. Fakat İmralı'da yatan haydut, işareti çakınca DTP'nin sahtekarlığı çıkıverdi ortaya. "Çözümün adresi İmralı" deyiverdiler. Sonra devam ettiler ve işin başında destekler göründükleri açılım için, "Bizi bitirmek ve tasfiye etmek için açılım yapılıyor" dediler. Çünkü, İmralı'da yatan haydut, "Tayyip Erdoğan beni bitiriyor, PKK'yı tasfiye ediyor" şeklinde bir açıklama yapmıştı. Ardından da ülkenin sokaklarında kargaşa çıkardılar.
Sonuçta bu terörist partinin kapatılmaması için hiçbir ahlaki ve hukuki engel mevcut değil. İradelerini bir mahpusa teslim etmiş olan ve ortada adam diye dolaşan bu zibidilerin terörist partisini kapatmak hukukun acil görevi haline gelmiştir.