Dersim sendromu
***
Ancak bugün bir kere daha anlıyorum ki, Kemal Kılıçdaroğlu, seçimin mesajı ne olursa olsun, temiz kafaya sahip bir insan değil. Onun kafası millete "bidon kafa" diyenlerle aynı kafa, hiçbir farkı yok. Şimdi okuyucularım merak ediyorlardır "ne oldu da bu kadar uzun bir giriş yaptın?" diye. Ben gerçekten şok yaşıyorum. Seçimden sonra ilk hayal kırıklığını Başbakan Erdoğan'ın uzattığı barış elini kaba bir biçimde reddetmekle yaşattı bize Kılıçdaroğlu. Başbakan siyaseti filan da bir yana bırakarak, "helalleşme" istedi herkesten. Bu özür dilemenin ötesinde bir yaklaşımdı aslında, ancak Kılıçdaroğlu seçimin en temel mesajını almayacağını bu barış çağrısını reddederek gösterdi. Ben bu davranışını çok yanlış bulmakla birlikte, seçim şokuyla verilmiş bir tepki olarak gördüm ve Kılıçdaroğlu'nun desteklenmesi gerektiği yönündeki kararımı değiştirmedim. Ama sonra...
***
Yok, asla... Kararımı tamamen geri alıyorum. Kemal Kılıçdaroğlu'nu ve CHP adındaki bu siyasi karmaşayı desteklemenin hem Allah indinde hem millet nezdinde vebali var. Belki var gücümüzle artık bu partinin partiler mezarlığına gömülmesi için çaba sarf etmemiz gerekiyor. Çünkü bu parti, Türkiye için, millet yararına hiçbir şey üretmiyor, üretemiyor. İşte daha seçimin mürekkebi kurumadan ve milletin kararı tartışılmayacak kadar ortada dururken, CHP lideri parti meclisinde Türk milletine hakaret ederek kendi durumunu savunuyor. Neymiş biliyor musunuz? AK Parti'ye oy veren 21 milyon insan rehin alınmış seçmenmiş ve bunlar "Stockholm Sendromu" yaşıyorlarmış. Yani AK Parti'ye oy verenler, yani millet, yani Türk milleti kendisine işkence edene aşık olan, ona oy veren hasta ruhlu bir topluluk olarak değerlendiriliyor CHP lideri tarafından.
Benim bu saatten sonra millete hakaret eden bu kişiye söyleyeceğim tek söz var:
Sen asıl dön kendine bak! 74 sene evvel doğduğun şehrin tepesine bomba yağdıran partinin başına genel başkan oldun.
Bunu adı da "Dersim Sendromu" herhalde.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.