Eski başbakanlar, eski gazeteciler ve yeniler
O dönemin başbakanlarının evine teklifsiz girerler, başbakana ön ismiyle hitap ederlerdi.
Başbakanın kompleksli eşiyle viski içerler, şarap muhabbeti yaparlardı.
Ertesi gün de, başbakanın eşinin çiftliğinde ürettiği şaraplardan bahisle, gazetelerinde "Suna Abla Çiftliğinin Şarapları" diye manşet atarlardı.
Muhafazakar-milliyetçi bir partiye de ne yakışırdı bu haberler. Zavallı kadın başbakan, gece gündüz Türkiye için uğraşıp dururdu ama ne fayda?..
Her şeyi anlardım da, bir şeyi hiç anlamazdım; hala da anlamam ya, gazetelerinin manşetlerinden başbakanı ve eşini hep aşağılamalarına, hep tuzağa düşürmelerine rağmen, bu gazete genel yayın yönetmenleri itibarlarından en ufak bir şey kaybetmezlerdi. Başbakanın eşine elleriyle o argo hareketi yaparak "nasıl çaktık ama" derlerdi, zavallı başbakan eşi de dolu dolu kahkaha atardı, onların bu davranışlarına karşılık. Viski muhabbeti hiçbir şey olmamış gibi devam ederdi.
Hem bunlar olurdu, hem de o genel yayın yönetmenleri başbakanın ve eşinin akıl hocalığını yaparlardı.
Bu ilişki biçimi bir gün, o genel yayın yönetmenleri daha tepelerden "bu kadını infaz edin, bitirin" talimatı alana kadar sürdü.
***
Geçmişten bahsetmeyi sevmiyorum, burada birazcık geçmişi hatırlatmamın nedeni, insanlar, bugün Başbakan Erdoğan'a düşmanlık edenlerin dertlerinin ne olduğunu birazcık anlasınlar istediğim içindir.
Öyle ya, bir sürüngen gibi yaşarken, bugün Başbakan Erdoğan'ın sağladığı özgürlük ortamından yararlanan, ülkenin başbakanına yüklü tazminat cezası ödeyecek kadar ağır hakaretlerde bulunabilen adamlar, sabah akşam ne diye böylesine çirkefleşiyorlar?
Nedeni çok basit; yukarıda anlattığım türden bir mesele bu. Ellerine bir gazetenin yönetimini geçirmiş olan, devlete nizam vermeye, hükümet kurup yönetmeye, başbakan idare etmeye hevesleniyor.
Şehir eşkıyası gibi tipler bunlar!..
Eskiden kartel medyasının genel yayın yönetmenleri başbakana ön adıyla hitap ederlerdi |
Ve tabii sorun şuradan çıkıyor: Bu Tayyip Erdoğan hiç eskilere benzemiyor.
Ona adıyla hitap edemiyorlar...
Mesela "N'aber Tayyip" diyemiyorlar...
Onun eşiyle, çocuklarıyla ilgili malzeme bulamıyorlar...
Onunla viski-şarap çekemiyor, pahalı puro içemiyorlar...
Ondan kredi koparamıyor, komisyonculuk yapamıyorlar...
Ona akıl veremiyorlar...
Eskilere yaptıkları türden şantaj, tehdit, korkutma, ürkütme numaraları çekemiyorlar...
Çünkü bunların hiçbirini yapamayacaklarını gördüler...
O nedenle yapabilecekleri tek şeyi yapıyorlar bugün; eşeğin aklına karpuz kabuğunu getirmek kabilinden "darbe olabilir" laflarını çoğaltmaya çalışıyorlar.
İslami diktatörlükten söz ediyorlar!..
***
Dün, eski başbakanlara bunları yapıp, güya nehir kıyısında sipere yatmış sinsice bekleyenler, Kemalist-elitist-solcumsu tiplerdi; bugün onların dün yaptıklarını Başbakan Erdoğan'a yapmak isteyenler, yani başbakanı yönetmek isteyenler, ona hangi reformu yapması gerektiğini söyleyenler; mesela "Anayasadan şu Türk lafını çıkar, PKK ne isterse ver, KCK'ya dokunma" diyenler, kendilerine liberal filan diyorlar.
Bütün dert bu; başbakanı yönetmek, daha doğrusu yönetememek...
Ayrıca, dünkülerin başbakanlara yaptıklarını bir başka şekilde bugünkü başbakana yapmak isteyen ama yüz bulamayınca da düşman kesilenler gerçekten liberal mi, yoksa başka bir şey mi?
Ona da bir bakmak lazım...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.