Meşruiyet zedelenmez!
Düşünüyorum, onlarca yıldır dayanışma içerisinde büyük işler başarmış bu insanlar nasıl böyle karşı karşıya gelebildi?
O Fethullah Hocaefendi ki bizim gibi dışardan insanların bile gönlünde sarsılmaz bir taht kurmuş insan; şimdi ellerini semaya açmış milletin seçtiği ve binlerce kez övdüğü kardeşlerine beddua ediyor.
Allah aşkına birisi bana söylesin, Hocaefendi'nin o mehabetine, o büyük ilmine ve ferasetine uygun görüntüler mi bunlar?
Ne kadar üzgün olduğumu anlatamam.
***
Başbakanı dinliyorum, çok ağır sözler söylüyor. Sözlerinin muhatabı belli; açıkça Cemaati hedef alıyor. Başbakan Erdoğan'ı tanıyoruz, Başbakan elindeki gücü sonuna kadar kullanan bir insan. Anlıyoruz ki önümüzdeki günler, mecazen söylüyorum, çok ocaklar sönecek, çok kelleler gidecek. Ve benim korkum o ki, bir grup bürokratın hak adına yaptığı çirkin operasyonlar yüzünden bir yığın iyi niyetli, tertemiz hizmet ehli, gönül ehli zarar görecek, kalpler kırılacak, gönüllerin feri sönecek.
Bunları düşündükçe daha çok üzülüyorum.
Günlerdir iç dünyamı harmanlayıp düşünüyorum:
Kim haklı?
Benim şu haklı dememin elbette bir anlamı yok; ancak benim tüm hayatımı şekillendiren, kendime özgü sağduyu mekanizmamı oluşturan değerler dünyam var.
Ben oradan bakarım ve oranın parametreleri zihin ekranıma hangi görüntüleri gönderirse benim görüşüm odur.
***
Hoca efendi benim için şimdi de yarın da büyük insandır. O yeryüzünün en ıssız yerlerine bu milletin ayak sesini duyurdu.
Koca bir hizmet nesli yetiştirdi. Büyük işler yaptılar.
İşte burada içimdeki ses dizlerimi dövüyor ve çığlık çığlığa bağırıyor:
Devletin içine, siyasetin dehlizlerine bu cemaat niye bu kadar girdi Hocam?
Seçilmişlerin üzerinde bu kadar tahakküm kurma hırsı neden?
Özal veya Demirel dönemindeki yolsuzluklar konusunda cemaatin herhangi bir isyanına hiç tanık olmadık.
Şimdi devleti hançerleyen bu hamleler niye?
Ve Başbakan Erdoğan...
Türk milletini temsil etme hakkı olan kişi.
En meşru yerden, sandıktan çıktı, yani seçildi.
Bu millete 12 senedir hizmet ediyor.
Günde 18 saat çalışıyor.
Türkiye'nin üzerine beş Türkiye daha koydu.
Her alanda; kalkınma, refah, demokrasi ve özgürlük konusunda Türkiye dünyanın ilk on beş ülkesinin arasına girdi.
Başbakan Erdoğan tartışmasız son elli yılın en başarılı başbakanı.
Onun döneminde dindar insanlar başı dik gezmeye başladılar.
Onun döneminde muhafazakar dünya kendini her alanda yeniden gerçekleştirdi.
Ama sonra ne oldu? Birileri "biz sizin Kürt sorununu çözme yönteminizi beğenmiyoruz" dediler ve bir savcıyı harekete geçirdiler. Savcının doğrultusu Başbakan'ı tutuklamaktı.
Cemaatteki arkadaşlarımız "bunun bizimle alakası yok" dediler ve bizim zekamızla alay ettiler.
Şimdi yine aynı şekilde bir taraftan bütün cemaat cephesi gözünü karartmış bir biçimde hükümeti yıkmak için uğraşırken "bizim bu işlerle, bu kasetlerle, bu olanlarla alakamız yok" diyebiliyorlar.
Ama aynı anda Hocaefendi bütün bu işlere beddua ederek sahip çıkıyor.
Benim en iyi arkadaşlarım cemaatten insanlardı.
Bütün bu olanlara çok ama çok üzülüyorum.
Çevremdeki insanlar bana soruyorlar,"sen kimi destekliyorsun" diye.
Onlara "müktesebatım neyi emrediyorsa" diyorum.
Benim yerim meşru olanın, millet tarafından seçilenin ve millet iradesini temsil edenin yanıdır.
Millet iradesinin tecellisini ifsat eden her girişim benim inancıma göre milletin varlığını tehlikeye atar.
Benim için devlet ve demokrasi her şeyden daha önemlidir.
Üzüntü ve kaygılar içinde düşüncelerim budur vesselam.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.