Şüphesiz Türkiye sarsıldı; dile kolay, üç bakanın oğlu yolsuzluk iddiasıyla gözaltına alındılar. Gözaltına alınan çocukların babaları kabinenin sıradan bakanları değildir. Doğru bir ifade ile söylersek kabinenin en başarılı ve en prestijli bakanlarıdır.
Mesela Şehircilik ve Çevre Bakanı Erdoğan Bayraktar'ı ele alalım: daha siyasete atılmadan çok önceleri müteahhitlik yaparak dünyalığını kazanmış birisi. Ne kendisinin paraya ihtiyacı var ne de çocuklarının. Sahip olduğu servet yedi göbek sülalesine yeter. Ergenekoncular onu harcamak için yıllarca izlediler, ancak bir kuruşluk bir açık bulamadılar. Bu konularda bilgi sahibi olduğum için yazıyorum.
Şimdi karanlık bir operasyonla çocukları üzerinden vurulmaya çalışılıyor Erdoğan Bayraktar.
Tarihimizde ilk kez" kentsel dönüşüm" kavramını hayata geçirmekte olan bu başarılı bakan şimdi itibarsızlaştırılıyor.
Bu operasyonu yapanların ne kadar acımasız olduğu hedef aldıkları kişiden belli.
***
Hükümet bir anlık şaşkınlıktan sonra belli ki kendisine bir strateji belirledi. Önce İstanbul Emniyeti'nde çalışan ve operasyona katılan beş emniyet müdürü görevden alındı. Daha sonra da iki emniyet müdür yardımcısı.
Yine soruşturmayı sürdüren savcılara ilaveten iki savcı daha atandı. Anlaşılıyor ki hükümet işin yargı kısmına da yeterince güven duymuyor.
Dün Bülent Arınç'ın Hükümet adına yaptığı açıklamalar da gösteriyor ki Hükümet karşılaştığı olayı tanımlamış, tarif etmiş ve o hedefe yönelik müdahaleleri de belirlemiş durumda.
Çok sert bir mücadele öngörüyor Hükümet. Tüm konuşmalardan anlaşılan bu.
Buradan bir Cemaat-Hükümet kavgası çıkar mı?
Maalesef, hiç istememe ve çok yanlış bulmama rağmen bu anlama gelecek bir mücadele yaşanacağı anlaşılıyor.
***
Başbakan "bu bir siyasi mühendisliktir" diyor. Doğru söylüyor, ben daha ilerisini söylüyorum. Bu operasyon doğrudan doğruya millet iradesini ifsat etmeye yönelik. Üstelik cemaate yakın televizyonların yaptıkları psikolojik harp yayınları gösteriyor ki bu operasyonları yapanlar cemaat alt yapısını olaya entegre etmişler. Allah korusun, umarım bütün bu abartmalar ve orantısız güç gösterileri hükümeti, bir zamanlar Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ'un tehdit olarak önümüze koyduğu " Asimetrik savaş örgütü" tanımlamasıyla buluşturmaz.
Bu o gün de yanlıştı bugün de çok çok yanlış olur.