Herkes birbirini yerken yaşanan bir gelişmeden bahsedeyim: PKK'nın siyasi uzantısı olan parti Urfa Siverek'te yerleşik Bucak Aşireti'yle seçim işbirliği konusunda anlaşmış.
Hadi geçmiş olsun; "yolsuzluk soruşturması" diye devleti maskaraya çeviren muhterislere de hayırlı olsun, eserleriyle övünebilirler. Biz burada devletten pay isteyenlerin hırslarıyla ve Hükümetin şaibeli işleriyle uğraşırken PKK Bucak Aşiretini kendi saflarına çekiverdi.
O Bucak Aşireti ki devletin yanında durduğu için PKK Urfa sınırlarına hiçbir zaman giremedi.
O Bucak Aşireti ki PKK'yla mücadelede yüzlerce şehit verdi.
O Bucak Aşireti ki yıllarca Mehmetçik'le birlikte dağ bayır operasyon yaptı.
Aynı aşiret ve o aşiretin büyükleri şimdi PKK'yla cilveleşiyorlar.
Ankara'da, İstanbul'da yaşanan rezilliklerin ilk izdüşümü Siverek'de ortaya çıkmıştır.
***
Günlerdir düşünüyorum, ben hayatım boyunca ne bir grubun, ne bir tarikatın, ne de bir cemaatin müntesibi oldum. Bütün hayatım boyunca mensubu olduğum tek tarikat demokrasi tarikatıdır. Demokrasi için savaştım, demokrasi için bedel ödedim; bugün de bir taraf tutuyorsam sadece demokrat olduğum içindir.
Yine demokrat fikirlerimden dolayı bu ülkenin dini cemaatlerini hep bir sivil toplum parçası olarak gördüm ve onların sosyal hayatta görünür olmalarını destekledim. Bugün de farklı düşünmüyorum.
Ancak...
Yaşadığımız olaylardan sonra şu noktada fikirlerimde esaslı değişiklikler olmuştur:
Bir kere, devleti bu yaşımda bir kez daha keşfettim. Devlet bildiğimden çok daha değerli bir şeymiş ve ben bugünden sonra demokrat bir devletçiyim.
İkincisi, hiçbir cemaat, hiçbir tarikat, cinsi cibilliyeti ne olursa olsun, bu devletin asla ve kat'a kadrolarını oluşturmamalı.
Tarikatın, cemaatin, hayır kurumunun yeri sosyal hayatın içidir; gitsin orada çalışsın; ancak devletin kapısının önünden dahi geçmesin.
Bir itiraf daha...
Mustafa Kemal Paşa'mızı da bir kere daha yeniden keşfettim.
Laik bir devletin ne kadar kıymetli bir şey olduğu şimdi daha iyi anlaşılıyor.
Bu devlet bu denli tarikat ve cemaat işgaline uğramasaydı, diğer bir değişle, gerçekten laik bir devlet olsaydı, Halk Bankası'nın stratejik konumuna böylesine şüpheli bir saldırı olur muydu?
Kimse bana "yolsuzluk" demesin; yolsuzluğa karışan yöneticinin cezası verilirdi ama siz Halk Bankası'nın üzerinden Türkiye'nin bağımsızlığına saldırıyorsunuz.
Devlet sırrı olduğu için daha fazlasını yazamıyorum.
Tekrar ediyorum: bu devlet laik olsa bu facia ve bu saldırı yaşanmazdı.
***
Başbakan Erdoğan'ın şimdi yapması gereken iki şey var:
Bunlardan birincisi şu: devleti hızla laikleştirmelidir. Horasan Selçuklularından bu yana bu devlet hiç bu kadar cemaat ve tarikatlar tarafından paylaşılmamıştı.
Bu durumun Türk devletinin bekası açısından tam bir tehdit olduğu ortaya çıkmıştır.
Anladık ki devlet ayrı bir kurumdur, tarikat ve cemaat ayrı bir sosyal müessese.
İkincisi, on yıllık deformasyon Ak Parti'yi de vurmuştur.
Partisinin içinde rüşvet, çıkar ilişkileriyle kirlenmiş adamlar vardır. Kimse kimseyi kandırmasın, bu ortaya çıkmıştır.
Diğer yandan, Ak Parti son elli yılın en temiz partisidir, bunun aksini iddia edenin alnını karışlarım.
Tayyip Erdoğan ülkemizi dünya yolsuzluk listelerindeki onursuz yerden kurtaran başbakandır.
Tam da bu sebepten millet Ak Parti'de de esaslı bir temizlik beklemektedir.
Bunları yaparsanız millet sizinle olmaya devam edecektir.