Kaldırım ağlar mı?
Ağlar, Salı günü yağan hafif bir yağmurdan sonra İzmir caddeleri, sokakları, kaldırımları sorunlu belediyeciliğin bütün tezahürlerini gözler önüne serdi.
Alsancak'ta caddelerde dolaştık; şöyle bir çiseleyen yağmurdan sonra kaldırımlar su birikintisi doluydu.
Kaldırımda su birikintisi olur mu?
Olur, bu şehri babasının hanı gibi gören yeteneksiz bir belediye başkanı yönetirse olur.
***
Bu yazıyı incindiğim için yazıyorum. Salı günü akşamı evime giderken yürüdüğüm kaldırımdan, Fransız kültürün tam karşısından bir grup insan geliyordu.
Yabancı dilde konuşuyorlardı ve önlerindeki su birikintisinden atlamaya çalışıyorlardı.
Aksanlarından Amerikalı olduğunu anladığım grubun içinden orta yaşlı birisinin bir küfür patlattıktan sonra "Bu nasıl bir ilkellik" dediğini duydum.
Ben yabancıların ülkemizi kötülemesine asla tahammül gösteremeyen birisiyim ama adama hiçbir şey diyemedim, söylene söylene gittiler.
Diyemedim çünkü adam haklıydı, bu bir ilkellikti.
İzmir'in en belli başlı caddesinin kaldırımları azıcık bir yağmurla böyle minik göletler parkuru halini nasıl alır, insan şaşırıp kalıyor.
Bir paralel caddeye gidin, Kordon orada bir mezbelelik olarak duruyor.
***
Dün Ankara'ya geldik. Havaalanından merkeze giderken her bir köşesi özenle işlenmiş şahane bir peyzaj mimarisi tablosu izledik.
Yirmi yaşında ağaçlar dikilmiş yol boyuna. Ağaçlar üşümesin diye sarılıp sarmalanmış. Bu tabloyu, bu medeni ilerlemeyi, bu şehircilik perspektiflerini İstanbul'da da görüyoruz.
İnsan kahroluyor, "güzel İzmir'i ne hale getirmişler" diye düşünüyor.
"Aziz Kocaoğlu adaylıktan çekilmelidir" derken bunu kişisel talebim olarak dile getirmiyorum, CHP'liler dahi bunu istiyor.
Allah'tan sandık geliyor İzmir'in önüne.
Ve İzmir bu kez üzerine giydirilen deli gömleğini çıkarıp artacaktır!