İSYAN EDENLER BİZE NE YAPABİLİRLER?
Sokakları yakar yıkarlar, milletin, devletin malına mülküne zarar verirler; masum insanlar ölür belki.
Dün yaptıkları gibi işte.
Peki sonra, sonra ne olur?
Ne olacağını söyleyeyim ben size:
Bu topraklarda bin yıldır yaşayan milletin, "varlığımı korusun" diye kurduğu devleti, bir noktadan sonra, sergilenen bu etnik şımarıklığı bir "beka tehdidi" sayar ve harekete geçer. Harekete geçer ve devletin o ağır eli önlenemez bir yığın trajedinin de kaçınılmaz olarak ortaya çıkmasına neden olur.
Ama günün sonunda, iş o safhaya geldiği vakit, ülkenin yaşama ahengini bozan her neyse, ortadan kaldırılır. Bu sadece bizim devletimize ait bir devlet davranışı değil, dünyadaki bütün devletlerin böyle durumlarda bildiği tek model budur; tarih boyunca da böyle işlemiştir.
Dolayısıyla, iki gün önce bu ülkeye yaşatılan etnik şımarıklıktan dolayı, bir Türk olarak, herhangi bir korkum yok; benim korkum, devlet zorunlu olarak harekete geçtiği vakit, ortaya çıkacak trajik sonuçların zihinlere yerleştireceği kalıcı tortulardır.
Demem şudur ki, Bu yakmalarla, yıkmalarla kimsenin bize vereceği bir zarar olmaz; işte gördük, devlet düdüğü çalınca beş şehirde bilmem ne kadar ilçede sokağa çıkma yasağı kondu.
İyi de bu işleri yapanların bu ülkede yaşayan namuslu, kendi halindeki Kürt'e vereceği zararı ne yapacağız?
Benim korkum da, üzüntüm de bunun içindir.
"ÇÖZÜM SÜRECİ" BİR TEHDİT VE ŞANTAJ SÜRECİ OLURSA...
Bu hayatta tahammül edemediğim tek şey birinin beni tehdit ve şantajla belli şeylere icbar etmesidir.
Ucunda ölüm olsa kabullenmem böyle bir saldırganlığı.
Çünkü bu şahsiyetimi hedef alan bir saldırıdır.
Şeref ve haysiyet meselesidir.
Milli hayat için de devlet hayatı için de aynen insan hayatında olduğu gibidir bu mesele. Hatta devlet ve millet hayatı için asla ve asla katlanılamaz bir şeydir şantaj ve tehdit.
Çünkü mütecavizin, teröristin tehdit ve şantajına bir kez boyun eğip geçit verdin mi, bunun sonu gelmez. Milli varlığının ve haysiyetinin üzerinde tepinir dururlar artık.
Şimdi Türkiye çözüm süreci üzerinden böyle bir tehdit ve şantaj çirkefliği ile karşı karşıya.
PKK'lı çevreler Türkiye'ye çevrilmiş bir silah gibi şu sözleri tekrarlayıp duruyor:
"Bize özerklik vermezseniz çözüm süreci biter ha!"
"Kobani'ye yardım etmezseniz çözüm süreci biter tamam mı?" Bu tehdit ve şantaj konuları oldukça bol, artık her basit tartışmayı çözüm sürecini sonlandırma tehdidi haline getirdi PKK.
Burada dürüstçe konuşmak benim açımdan bir ahlaki sorumluluk. Maalesef AK Parti yönetimi bu tehdit ve şantajlar konusunda (Recep Tayyip Erdoğan'ı bu konunun tamamen dışında tutuyorum) son derece omurgasız bir iletişim biçimini tercih etti. Umarım son yaşananların AK Parti'nin bu konudaki duyarlılık eksikliğini giderici bir etkisi olur.
Şimdi herkesi bazı gerçekler üzerinde düşünmeye davet ediyorum:
Birincisi, çözüm süreci bu devletin son yüzyıldaki en akıllıca, en doğru ve makul programlarından birisidir. Siyasi araçlarla sorun çözme yeteneği kazanmak bizi zayıflatmaz, güçlendirir.
İkincisi, çözüm süreci denen şeyi Türk devleti bir program olarak benimsedi ama bu talep Türkiye'nin değil İmralı'da yatan PKK lideri Abdullah Öcalan'ın talebiydi.
Bu gerçeği herkes unutmuş görünüyor ve ben hatırlatıyorum.
Üstelik Türkiye bu sürecin yasal tüm vecibelerini yerine getirdi.
Çözüm sürecinin yol haritası niteliğindeki kanun değişiklikleri daha bir hafta önce resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi.
Kürtlerin kazandığı demokratik hakları saymaya dahi gerek yok.
Peki bunlara mukabil PKK çözüm süreci kapsamında hangi sözünü yerine getirdi.
Hani özerklik talebi filan yoktu? Hani sorun Türkiye'nin demokratikleşme perspektifinde çözülecekti?
Hani silah dönemi bitmiş, siyaset dönemi başlamıştı? Ve hani silahlı unsurlar iki ay içinde yurtdışına çıkacaktı?
Bırakın bunları, PKK şu an da Güneydoğu'da açıkça 'paralel devlet' yapılanması içinde.
Üstelik hükümet parmağının batıda gözümüze soktuğu 'paralel devlet'ten daha somut bir paralel devlet bu.
Dolayısıyla çözüm süreci gibi hayırlı bir süreç risk altında, peki bu riski yaratan kim?
ÇÖZÜM SÜRECİ BİTERSE BİTER!
Çözüm süreci biterse ne olur?
Dünyanın sonu mu gelir? Türkiye bölünür mü, yıkılır mı?
Bunların hiçbiri olmaz. Çözüm süreci biterse biter, tehdit ve şantajın esiri haline getirilmiş bir Türkiye'de böyle bir süreç olmaz olsun!
Evet Türkiye maliyet ödemeye devam eder, ki zaten bin yıldır biz maliyet ödemiyor muyuz bu topraklarda?
Belki de maliyet ödediğimiz için söküp atamıyorlar Anadolu'dan bizi.
O soruyu tekrar soralım: Çözüm süreci biterse ne olur?
Şu olur: PKK karakol basmalara, mayın yerleştirmelere ve şehir eylemlerine başlar.
Haftada beş mehmetçik cenazesi gelir batıya, bombalar patlar.
Buna karşılık devlet elindeki güçleri mobilize eder, haftada yüz tane PKK'lı öldürülür, kandil F-16'lar tarafından vurulur.
PKK'nın kafasında on tilki varsa devletin o karmaşık bölgede yüz tane tilkisi vardır, onlar harekete geçirilir.
Kimse unutmasın, çözüm süreci başlamadan iki hafta önce Şemdinli kırsalında PKK tam 700 tane ceset bırakıp gitti.
Lafı getirmek istediğim yer şurası:
Çözüm süreci biterse biter, geçin bunu; asıl herkes dürüstçe şu soruyu sorsun ve cevabını arasın: Çözüm süreci herkesin istediği gibi sonuçlanmaz ve çökerse bundan en fazla kim zarar görür?
Bir terörist örgüte Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını ciro edenler mi, yoksa bin yıldır bu topraklarda bedel ödeyerek yaşayanlar mı?
Velhasıl:
Biz Türkler... 1071'de bu toprakları ne Ermenilerin ne Kürtlerin elinden aldık; bu topraklar Bizans'ın egemenliği altındaydı ve biz Türkler Bizans'tan fethederek egemenliği elde ettik. Bu egemenlik hakkını da bin yıldır, fasılasız kullanıyoruz.
Tarihte hiç olmadığımız kadar güçlü olduğumuz bir tarihi evrede ise egemenlik hakkımızı ne kimseye devretmeye ne de kimseyle paylaşmaya niyetimiz var, vesselam.
Anlaşılmayan bir nokta var mı arkadaşlar?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.