Daha önce de yazdım, fazla televizyon seyredemiyorum. Hele diziler, reklamları ile birlikte 3 saat sürüyor. O kadar süre TV karşısında oturmak bana göre değil.
2 ay önce Mustafa Tahralı TRT 1'de yeni başlayan 'Vuslat' dizisinden bahsetti. İçinde tasavvufi unsurlar olduğunu söyledi. Daha sonra ilk bölümünü internetten seyrettim. Konu, sardığı için sonraki bölümleri de izledim.
'Vuslat' dizisinde oyuncular başarılı, konu zengin, oyun içinde oyunlar var. İstanbul hayatının en zengin tabakasından en yoksul çevrelerine uzanan çok çeşitli kesimlerine ait sahneler mevcut. Mafya ve kirli işlerle iç içe olan büyük bir holding patronu ve onun 2 hırslı oğlunun kıyasıya rekabeti. Ve en önemlisi zengin oğlanla fakir kız aşkının yeni bir versiyonu, ki dizinin ismi buradan geliyor.
Dizi 8. bölüme kadar heyecan dozunu ve izleme merakını canlı tutmayı başardı. TV dizilerinin çoğunda olduğu gibi, sahnelerin gereksiz uzunluğu, lüzumsuz tekrarlar süre doldurmaya yönelik kusurlar.
SATRANC-I UREFA
Bu yazının asıl amacı olan tasavvufi unsurlara gelelim. Tanıtım yazısında dizide insana ait hallerin, Satranc-ı Urefa ile anlatılacağı, İslam tasavvufunda "insan-ı kamil" olma yolculuğunun 101 mertebeden oluştuğu, satranç tahtasındaki her basamağın "iyi insan" olmak için gereken temel insani kavramların gittikçe derinleşerek işleneceği belirtilir.
Bu cümleden bir şey anlaşılmadığının farkındayım. İbn-i Arabi'ye ait Satranc-ı Urefa (Ariflerin satranç oyunu) konusunu burada anlatabilecek kadar bilmiyorum. Dizideki Salih Baba karakteri, her bölümde bir iki defa satranç tahtasını açıp, zar vazifesi gören aleti (çark-ı felek) döndürerek, çıkan rakama göre bir takım değerlendirmeler yapıyorsa da dedikleri kapalı ve esrarlı sözlerden ibaret.
Salih Baba'nın yeri, bir tür antikacı dükkanı gibi. Başı sıkışan buraya uğrar. Kendisi hikmetli konuşan bir bilge insanı temsil ediyor. Fakat 8. bölümde ciddi bir telaffuz hatası dikkati çekiyor.
A'RAF
Ahirette günahıyla sevabı denk olanların kalacakları, cennetle cehennem arasındaki yer anlamına gelen "a'raf" kelimesi, ilk "a" üzerine inceltme işareti konularak "araf" şeklinde yazılır. Bu "a" uzatılarak okunur, "Asaf" gibi.
Salih Baba bu kelimeyi 8-10 defa tekrarlar ve "taraf" sözünde olduğu gibi "a"yı uzatmadan söylüyor. Bu durum maalesef genel bir hastalıktır. Son yıllarda inceltme, uzatma veya şapka denen işaret konmadığı için korkunç söyleyiş hataları yapılıyor.
MECZUP
Dizinin en renkli karakteri meczup rolündeki Abdullah Efendi'dir. Meczup sözlükte, Allah aşkı ile aklı başından gitmiş, dünyaya aldırmaz duruma gelmiş olan kimse demektir. Böyle kimse "deli" değil, cezbeli Hak aşığıdır.
Abdullah Efendi keşif sahibi, yani gönül gözü açık olan biridir. Her bölümde birkaç dakika ve en sıkışık zamanlarda görünmekte, ama imdada yetişmektedir. Hiç konuşmaz, ara sıra hikmetli, sözler söyler. Birkaç örnek: Olanda hayır vardır. Her şerde bir hayır, her hayırda bir şer. Kaderin değirmeni yavaş döner ince öğütür.