Dün bu köşede Zilzal (deprem) suresi çerçevesinde son deprem felaketinden söz etmiştim. Durum gerçekten çok ağır. Millet olarak içimiz yanıyor. Ama her şeye rağmen soğukkanlı olmaya mecburuz. Paniğe kapılmak, şikayet etmek, bağırıp çağırmak, suçlu aramak şu noktada bir şey kazandırmaz.
Şimdi sağduyu, temkin, sabır, doğru düşünme zamanındayız. Evet, insan akıllıdır, güçlüdür, pek çok iş başarma yeteneğine sahiptir. Ama aynı insan çok da zayıftır. Deprem, sel felaketi, su baskınları gibi doğal afetler karşısında çok zayıftır. Üzerine bastığı toprak çökünce, içinde yaşadığı bina yıkılınca elinden bir şey gelmez, aciz duruma düşer.
Aynı insanın son derece güçlü bir yönü de vardır. Sahip olduğu inanç sayesinde ayağa kalkmayı başarabilir.
Acımız büyüktür, ölü sayısı belki on bine yaklaşacaktır. Kış kıyamette insanlarımız perişan durumdadır. Ama olan oldu, oturup ağlamak bir şey kazandırmaz. Şu sırada birlik beraberliğimize şükretmeliyiz. Herkes bir şeyler yapmak istiyor. Binlerce gönüllü kış şartlarına rağmen yardıma koşuyor.
Devletimiz, belediyelerimiz, çeşitli kurumlarımız seferber olmuş durumda. Yaşadığımız felaketler bize tecrübe kazandırdı. İlgili kurumlar hemen organize oldu. Ama bu defa durum çok ağır. Bir değil, tam dokuz ilimize göre düzenleme yapmak vakit alıyor.
Zamanla yarışılıyor. O yüzden ilk günlerdeki yetersizlikleri anlayışla karşılamalıyız.
Neler yapmalı, milletçe nasıl davranmalıyız?
Bu konuda Necdet Subaşı'nın yazdıklarını aktarmak istiyorum.
NASIL DAVRANMALIYIZ?
1. Kızılay, AFAD ya da başka "şahsen" güvenilir bulduğunuz merkezlere gerekli desteği sağlamak üzere eşya ve para yardımı yapmak, kan vermek.
2. Yalan ve abartılı haberlerle milletin moralini ve enerjisini tüketenlere karşı gerekli müdahaleleri yapmak
3. Evini ve başka mekanlarını depremzedelere açmak.
4. Çalışan, koşuşturan, bir şeyler yapmaya çalışanların işlerine müdahale etmemek.
5. Eleştirmekten, dudak bükmekten, hazımsızlıktan, taş koymaktan, moral bozmaktan, korkutmaktan vazgeçip fiili durumun gerektirdiği duyarlıkla taşın altına elini koymak.
6. Yol göstermekten, fikir üretmekten, yorum yapmaktan geri durup şimdi "ben ne yapabilirim", "bana düşen nedir" sorusuna adil, vicdani, teknik ve ahlaki bir cevap bulmak.
7. Fırsatçılara, istismarcılara karşı gerekeni yapmak. Milletin iyi niyetini suistimal edenlerle mücadele etmek, 8. Allah'a olan güveni elden bırakmamak, dua ve teslimiyetten bir an olsun uzak düşmemek; bu gelen afeti ister imtihan, ister ceza, ister musibet, isterse tipik bir doğa olayı olarak kabul edelim, her durumda bütün bu felaketlerin üstesinden gelmek için ne yapmak gerekiyorsa onları ihmal etmemek.
9. Bir deprem coğrafyasında yaşıyoruz ve bunun ağır faturaları olacak. Ama bunlardan hiçbiri dünyanın sonu değil. Elbirliği içinde bunların hepsini aşarız.
10. Hesap sorma adı altında sadece işi aksatmaya yol açacak taşkınlıklar yapmayalım, aklı selimi terk etmeyelim. Şimdi imdat çığlıkları, feryad ve figanlar arşı kaplamışken; bilmiş, bilgiç, laübali ve sorumsuz analizlerden vazgeçelim.
11. Nereye varacağını asla kestiremeyeceğimiz bir süreçte akıl, ruh ve beden sağlığımızı olabildiğince hasarsız bir şekilde koruyarak çıkmanın yollarını bulalım.
12. Ve bol bol dua edelim. Allah yardımcımız olsun.