Mehmet Demirci

Edebiyat ve din

Konya Büyükşehir Belediyesi Kültür yayınları güzel kitaplar çıkarmaya devam ediyor. Son olarak Mehmet Nuri Yardım'ın hazırladığı Tarık Buğra kitabını okudum. Tarık Buğra (1918-1994) gençlik yıllarımda roman ve hikayelerini zevkle okuduğum değerli bir yazarımızdır. Küçük Ağa, Osmancık, Gençliğim Eyvah gibi eserleri unutulmaz izler bıraktı. M. N. Yardım onun fikri şahsiyeti üzerinde durmuş. Dinle ilgili görüşleri dikkat çekici. T. Buğra şöyle der:

"Büyük yazarların hiç birisi din'e karşı kayıtsız kalmamış veya kalamamışlardır. Dünya edebiyatında İncil'den, Tevrat'tan, rahipten, rahibeden, papazdan, keşişden geçilmez. İman buhranları, arayışlar, buluşlar ve kaybedişler ünlü roman veya piyeslerin ana temlerinden birisidir, bu temden unutulmaz trajediler doğdu. İlle de de örnek isteyenlere hatırlatalım. Hıristiyanlık olmasaydı Dostoyevski diye birisi de olmayacaktı."

Dünyada büyük şaheserlerin birçoğunda din unsurunun büyük yer işgal ettiğini söyleyen Buğra, Türk edebiyatında bu eksikliğin hissedildiğini de açıkça belirtir: "Din kültürü edebiyat için çok önemli, pek çok önemlidir. Türk edebiyatının bugünkü noksanı da işte budur. Romancılarımızın neden güdük, tiyatro yazarlarımızın, çoğu şairlerimizin neden silik ve taklide mahkum olduğunu merak edenler meseleye bir de bu gözle baksınlar."

TÜRK YAZARLARINDA İSLAM ANLAYIŞI

Yazarımız şöyle devam eder:

"İslami dünya görüşünün bir Türk yazarı için ayrı bir önemi vardır. İslami dünya görüşü, kendi insanımızı anlamak çabası demektir. Bu memleketin yüzde doksan dokuzu Müslüman diyoruz, demek ki, bu memleketin romanını yazmak için İslami yapının ne olduğunu 'anlamak' lazımdır. Bunu anlamak için de, İslami dünya görüşü şarttır. Sadece gözlemlerle olmaz, öbürü daha büyük bir yardımcıdır. Müslüman toplum ve insanı anlamak, onun yozlaşmış, bozulmuş ve güzel taraflarıyla kavramak için şarttır İslami bir dünya görüşü... Bunu demek istiyorum. Ve esefle söylüyorum bu ihtiyaç bize duyurulmadı. Duyurulsaydı çabamız daha fazla olurdu, daha sağlamlaşırdı görüşümüz. Ama açıkça söylemek lazım, noksandır bizde."

Tarık Buğra, Cumhuriyet Dönemi'nde dini eğitimin eksik verildiğine dikkat çekerken İslam'dan ne kadar uzaklaştırılırsa uzaklaştırılsın yine de toplumun dini törelere göre hareket ettiğini söyler. Bu toplum ne kadar dağılmış olursa olsun, ne kadar saptırılmış olursa olsun, ne kadar uzaklaştırılmış olursa olsun, gene de İslam törelerine göre doğuyor, İslam törelerine göre yaşamasa da, İslam törelerine göre gömülüyor. Bu insanları anlamak için İslami dünya görüşünü bilmek ve anlamak şart."

YUNUS İRFANI

Tarık Buğra din duygusunu annesinden almış görünüyor. Okuma yazma bilmeyen bu genç kadın şifahi kültür geleneğimiz içinde Yunus Emre'yi öğrenmiştir. Şöyle der yazarımız:

"Annem ahretlik ve kardeşleri ile toplanırlar, bilhassa Yunus Emre'den ilahiler, şiirler okurlardı. O tertemiz, o saf, o büyük değerleri sezen ve benimseyen seslerin bende büyük hakkı vardır. Bir tek şiirini bile yazılı olarak görmeden duyduğum Yunus Emre aşkı onun büyük mirasıdır. Durur dinlerdik. Bu gönülden çağrı için benim ulaşamayacağım bir yerlere gideceklermiş, hatta gitmişler sanırdım. Başka halleri de olurdu. Adı güzel, kendi güzel Muhamed'e başladılar mı, şevklenir, neşelenir, nurlanırlardı. Aklımız ermezdi elbette, ama bir tohum çatlayacak, bir yerler yeşerecekmiş gibi gelirdi. Bu mısraların ve o seslerin yörüngesinde biçimlendirmeye çabaladığım rüyalar görürdüm."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.