İzmir Türk Kütür ve Sanat Derneği konferansında Ayçin Kantoğlu şöyle devam etti: Hamas'ın bize verdiği rakamlara göre son Gazze olaylarında katledilmiş 20 bin çocuk var, Hamas'ın sayabildiği bunlar. Bir de sayamadıkları var. Yani orada enkazlar girilebilir halde değil ki zaten. Hani içeri girecek bir ekip de yok, o öldü, bu kaldı diye tespit yapabilecek; bulabildiklerini sayıyorlar, alt alta topladıklarında 50 bin kişi diyor, bir rivayet odur ki 500 bine yakın ölü sayısı var.
Katledilenlerin % 70'i kadınlar ve çocuklar. Böyle olması tabii çünkü Gazze iki buçuk milyon nüfuslu bir yer, yüzde 60'a yakını 18 yaşında, bunların % 60'ı da 12 yaşın altında. Kaba bir hesapla bir milyonu aşkın çocuk var. Geri kalanları zaten kadınlar. Erkek nüfus devamlı kırılıyor. Oradaki yaşam bizim gördüğümüz bildiğimiz şekilde bir yaşamak değil. Alev (Alatlı) Hocanın çok kıymetli bir ifadesi vardır, Gazze'de Filistin'de kadınlar 6 çocuk doğurur diye.
FİLİSTİN'DE ORGAN MAFYASI
Bildiğimiz bir şey var, dünyanın en gelişmiş organ ve deri bankasını kurmuşlar. Bakın bir Musevi vücut bütünlüğünü yaşarken de ölürken de muhafaza etmek durumunda, inancının gereği böyle. Yani bir yerde bir patlama olduğunda, ya da bir afet olduğunda bir Musevi bir şekilde vücut bütünlüğü bozulduğunda bir heyet geliyor, cımbızla etleri, dokuları topluyorlar götürüp öyle defnediyorlar. Bu inanç dünyanın en gelişmiş organ mafyasını kuruyor. Ve kendi organlarını bağışlamıyor. Dünyanın en gelişkin deri bankasını kurmuş, kendi derilerini bağışlamıyorlar. O zaman soru şu: Kimin bu organlar, bu deriler kimin? İnsan tarlasına çevirdikleri Filistinlilerin, onların çocuklarının, eşlerinin, ana babalarının.
Bugün daha ziyade kültür üzerine konuşacaktık. Bu bizim de halimizin izahı gibi olacaktır. Ama bütün bu olaylar, hakikatler bir tarafa ben şuna hayret ediyorum, mesela hala Hamas konusunu aşamamış olmamıza şaşırıyorum. Hala oradayız, Hamas terörist midir değil midir? Bunu konuşuyoruz. Ne önemi var adı Hamas olmuş Humus olmuş, biz mi kurduk, koynumuzda mı büyüttük? Hayır, orada Gazze'de 18 yıldır süren kesintisiz bir abluka var. Ne dışarıdan içeri girebiliyorsun, ne içeriden dışarı çıkabiliyorsun. Yani orada savaşan insanlar, adı ne olursa olsun, ister Filistin Kurtuluş Örgütü de, ister sol tandanslı olsun, ister sağ tandanslı olsun, hürriyeti için ve haysiyeti için savaşan bu insanların terörist olup olmadığını mı tartışmalıyız? Veya meseleye giriş noktamız orası mı olmalıydı? Orada gördüklerimiz o yörenin o toprağın insanı.
YETİMLER ORDUSU
Bugün sahada savaşan Kassam Tugayları dediğimiz yapı bir yetimler ordusu. Ana babaları İsrail tarafından katledilmiş bir yetimler ordusu. Sahaya çıkardıkları o genç insanların hepsi hafız. Aralarında Kur'an'ı hıfzetmemiş, ezberlememiş olan yok. Sahada savaşanlardan bahsediyorum.
Bu size bir şey hatırlatıyor mu? Bize bir şey hatırlatıyor. "Haydi çıksın farz ibadetlerde eksiği olan kendini feda etsin ki, ahirette hesabı kolay olsun" dendiğinde yerinden kıpırdamayan Türk ordusunu hatırlatıyor, bana bunu hatırlatıyor. Vatanını sevişleri, ölüme karşı duruşları, Hakk'a tapıyor oluşları bana en çok bizi hatırlatıyor. O yüzden onlarla bu kurulamayan bağa çok hayret ediyorum. Konunun iç siyaset malzemesine dönüşmesine çok, çok üzülüyorum. Hepimiz aynı "izm" üzerinden, aynı pencereden hayata bakmayabiliriz, insan hayatı bir süreçtir. O sürecin neresindeysek hayata öyle bakarız. Ama ortak olabileceğimiz bir şeyler olmalı, kendimize ait bir değerler bütünü olmalı sürdürebildiğimiz, farkedebildiğimiz.
Neydi bizim özelliğimiz? Biz "sen kimsin?" sorusuna nasıl cevap veririz? Kendimizi nasıl biliriz? Cenazemizi çoktan kaldırmışlar da bir soran da mı olmadı "Nasıl bilirdiniz? "diye.
Biz ahval ve şartlar ne olursa olsun bu cihana, yardımlaşmayı öğreten milletiz. Bugün yardımlaşmak, dayanışmak, mazlumun yanında olmak dendiğinde; bunu bu cihana öğretmiş olan ulus kim? Burasıdır, biziz, başka yer değil. Hiç de bakmamış mazlumun kim olduğuna, mazlum demiş. Kendi dindaşına ayrıca sahip çıkmış. Bunu namus bellemiş.
NEREDE SOLCULARIMIZ?
Şu anda görünen tablo, büyük bir çalkantı, bir araya getirilemez kitleler karşısındayız. Yürüyüş yapalım "gel, diyorsun, bağıralım..!" Ben falan partiliyim diyor, peki diyoruz ki "o zaman, bu meselenin bir de sol damarı var,. mesela Deniz Gezmiş dediğin adam Filistin'de eğitildi..." Nerde bizim solcularımız?.. Yani neresinden tutacağımı bilmiyorum. Bir partiye yaslanmamak için asrın mezalimine ilgisiz kalmak!... Veya onu bir partinin malı olarak görmek… şayet bu Ak Parti meselesi ise, dünyada 72 milletten her türlü insan ayakta, peki onların meselesi ne? Demek ki bugün konu siyasi kimlikle görülecek bir mesele değil. Devam edecek