Mücahit ruhlu Türk kadını Ayçin Kantoğlu Hanımefendi'nin İzmir Türk Kültür Türk Kültür Sanat Derneği'ndeki sohbetinin sonuna geldik. Ayçin Hanım bizi sarsar ve adeta silkeler, şöyle sorar:
Sen kimsin? En fazla nüfus kağıdınla konuşursun. En fazla ırkını bilirsin, o da belirli bir zamana kadar. Oradan yürüyeceksen yolun primatlara çıkar. Bunun kimseye faydası yok. Çünkü bu anlayış, bu dünyada doğdun bu dünyada kalacaksın diyor. Öbürü öyle demiyor. "Sen bu dünyanın malı değilsin, diyor. Sen bu dünyanın elemanı değilsin. Sen bir yerden geldin bir yere gideceksin." Bir sürü insanımız var, nereden gelip nereye gittiğini bilen insanımız yok. O ne biçim soru diyor. Peki nereden geldin sen, nereye gidiyorsun.?
Eskiler bilirdi. "Hay'dan geldik Hu'ya gidiyoruz" derlerdi. Eskiler senin kulağına ninniyle, masalla kim olduğunu nakşederdi. "Evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer berber iken pireler dellal iken, torun dedesinin beşiğini sallar iken…" Bir torun dedesinin beşiğini nasıl sallar? Bu masallar, bu kültür bizim gönlümüze çok şey akıttı. Mayaladı bizi, sözüyle, eseriyle…
MÜBAREK COĞRAFYA
Şu coğrafya hala ağacıyla, ovasıyla, taşıyla, kuşuyla, ayranıyla, koyunuyla içine giren insanı mayalamaya devam ediyor. Git hele bir otur, Anadolu'da sırtını bir ağaca yasla, şöyle ovaya dağa doğru bir bak! Bir eve misafir ol da ocak başında sana bir ayran ikram etsinler. Ayran insanı mayalıyor yahu. Ağacı mayalıyor, koyunu mayalıyor, tek kelime etmeden! Böyle bir coğrafyada, böyle bir kıymetin üzerindesin. Ve bunu kaybedeceksin, eğer kendini hatırlamazsan! Durumumuz budur.
İşte istila dediğin budur. İşgal dediğin budur. Buralardan kurtulabilmek için evvela uyanmak gerekir, fark etmek gerekir. Olgunlaşmak gerekir. Çocukça işlerle olmuyor, yol alamıyoruz. Siyaseti siyasetçiler yapar, devlet devletliğini yapar, bizler de insanlığımızı göstermemiz lazım. Her şeyi de bir kenara bırakmamız lazım. Bu coğrafyada "Kamu alem birdir bize" diyen erenler olmuş. Bunlar o kadar çoklar ki, dünyanın hiçbir coğrafyasında bu kadar çok değiller.
GÖNÜL SÖZÜ BİZE HAS
Yine Yalçın Koç Hocanın güzel bir sözüyle bitirelim: "Eğer Grek ve Latin diyarındaki filozoflar 'gönlü" bilebilmiş olsalardı, Anadolu'ya eren olurlardı." Bu muazzam bir şey. Gönlü niye bilemiyorlar, çünkü gönül kelimesini bir çevirmen olarak, Batı dilleri çalışan bir insan olarak, üstelik de antik dilleri çalışan biri olarak söylüyorum: Gönül, Batı dillerinde karşılığı olan bir kelime değildir. Gönül bize has bir kelimedir.
Bu neden mühimdir? Batılı insan gönlünün var olduğunu fark edecek, ona erecek ve onu mayalayacak bir feda ediş anlayışından uzak. Henüz orada, o coğrafyalarda o emek yok, ama burada var.
BATIDAKİ UYANIŞ
Ama orada da temiz bir pınar fışkırdı, Batı'da, onlar için bir müjde; bizler için bir uyarı. Çünkü biz görüyoruz ki onların dedeleri, ataları hakikati bilmediler. Bilseler İslam olurlardı, olmadılar. Ama çocuklarına bir arayışı miras bırakmışlar. O çocuklar (Gazze için) sokaktalar. Oradaki üniversiteli gençler, oradaki sosyalistler, oradaki ateistler, deistler solcular sokaktalar. Bir arayış içindeler. Haa, arayarak bulunur mu, bilmem. Ama bulanlar hep arayanlardır.
EMANETİ AKTARALIM
İçinde bulunduğumuz zamanlar keskin, korkutucu, kritik süreçler. Elimizdeki nimeti kaybetmeyelim. Bizden öncekilere layık olalım inşallah. Bizden sonrakilere de bu emaneti layıkı veçhile taşıyalım. Üzerine koyamamış olabiliriz ama en azından eksiltmeden sahibine teslim edelim. Böyle düşüncelerle, inşallah Mevla bize iyi günlerde iyi şeyler konuşmak nasip eder. Ama bu acı konuşmaları yapmak, bu acı sözleri söylemek lazım. Kalbinizi kırmak için demedim, kavga için demedim. Niyet o değildir. Bir arada olabilmek, direnebilmek, dayanabilmek, (Filistin'de) bu mezalim yaşanırken en azından ahirette ateşle aramıza bir hurma çekirdeği koyabilmek.
Devletten talebimiz olabilir. Ama öncelikle içimizdeki tereddütü yenelim. Şu boykotu, bari bayrak olanlar için, Coca Cola için Starbucks için McDonald için sürdürelim. Almazsak bir şey olmaz, bir eksiklik değildir. Çocuklar acından, susuzluktan ölürken ayıptır! Olmaz!
Ayağa kalkarsak, Mevla bize bundan önce yardım etmişti, inşallah yine bu erenlerin yüzü suyu hürmetine bu coğrafyayı İslam edenlerin, buna ömür vakfedenlerin, bizi biz edenlerin, şu Türk kimliğini Türk dilini kuranların, içine hakikati bir efsun gibi dökenlerin, sırlayanların hürmetine belki yine bize yardım eder inşallah. Ayağa kalkar isek Allah kerimdir. Kalkamazsak bizden başka kaybeden olmaz. -BİTTİ-