• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • USD 37,8390
    EUR 40,9493
    GBP 49,4579
    CHF 43,3592
    JPY 25,6441
  • VavTv Canlı Yayın
Orucun manevi boyutu MEHMET DEMİRCİ

Orucun manevi boyutu

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 17 Mart 2025, 21:20
Oruç, yalnızca bedenin değil, ruhun da ibadetidir. Gerçek oruç, gösterişten uzak, ihlasla tutulduğunda ve nefsi kontrol altına aldığında anlam kazanır. Maddi-manevi ne kadar çok organımız ve duygumuz oruca iştirak ederse, vadedilen sevap ve ödüle, o kadar fazla hak kazanmamız mümkün olur.

İbadetlerin manevi değerini arttıran baş sebep, onlardaki ihlastır. Yani, ibadeti sadece ve sadece Allah için yapmaktır. Başka ibadetlerde, namazda, zekatta, hacda gösteriş ve riya tehlikesi daha fazladır. Çünkü bunların görünen yönleri ağır basmaktadır. Oruç ise tamamen kul ile Allah arasında kalmaktadır. Kişinin oruçlu olduğu her zaman fark edilmez. Demek ki oruç, ihlas unsurunu ağır bastığı ibadettir. O halde orucun önemli edeplerinden biri, onu mümkün mertebe gizlemek, hele reklamını hiç yapmamaktır. Oruçluyum diye tafra satmamalı, etrafımıza karşı kırıcı olmamalı, iş yerinde işi gevşetmemeliyiz. Allah'tan beklenecek mükafatı patrondan veya amirden bekleyen bir tavır içinde olmamalıyız. Bütün bunlar, oruca değer katıcı olan ihlas unsurunu silip süpüren davranışlardır.

BEDEN-RUH DENGESİ
İkinci olarak orucun nefsani arzu ve istekleri kontroldeki hizmeti üzerinde durulabilir. Beden-ruh dengesinin sağlanması ve manevi hayatımızın takviyesi için, içgüdü ve zaaflarımızın kontrol altında tutulması şarttır. Oruç, bunu bir ibadet mekanizması içinde içinde sağlayan vasıtadır.

Her konuda olduğu gibi, oruç ibadetinin de bir takım dereceleri vardır. Onun en alt seviyesi yemekten, içmekten uzak durmaktır. Böylesi hiç yoktan iyidir, ama asla kafi gelmez. Oruçtan beklenen, sadece bunlarla sağlanmaz. Bu seviyedeki oruç, olsa olsa bedenin orucu olabilir ve bir takım tıbbi faydalar sağlar, o kadar. Bir de insanın nefsiyle, çeşitli organlarıyla, duyguları ve nihayet bütün varlığı ile oruç tutması söz konusudur. İşte asıl oruç budur. Şu halde maddi-manevi ne kadar çok organımız ve duygumuz oruca iştirak ederse, yukarıda vadedilen sevap ve ödüle, o kadar fazla hak kazanmamız mümkün olur.

'BİZLERE BİR KALKAN'
Oruçlu iken gözün kulağın, dilin kısacası, bütün organların ve duyguların korunmasına özel bir dikkat gösterilmelidir. Ta ki, Ramazan ayında kazanacağımız bu güzel hasletler, yıl boyunca bizde bir meleke, bir karakter halini alabilsin. Mesela gözümüzü, bizi kötü ve zararlı duygulara sürüklüyecek, Allah'ı hatırlamaktan alıkoyacak kötü şeylerle meşgul etmemeliyiz. Dilimizi yalan, dedikodu, çekişme, koğuculuk ve çirkin sözlere alet etmemeliyiz.

Sevgili Peygamberimiz buyurur ki: " Oruç bir kalkandır. Sizden biri oruçlu iken, cahillikle kötü söz söylemesin. Şayet birisi kendisine sataşırsa: Ben oruçluyum, diyerek ona uymasın." Dili korumak kafi değildir. Kulağı da korumak gerekir. Dinin ve aklın hoş görmediği şeyleri, bir yerde konuşulan boş ve zararlı şeyleri dinlemek de orucun özünü zedeler. Bu türlü şeylerin konuşulmasına engel olamıyorsak, hiç olmazsa oradan kalkıp giderek, onaylamadığımızı belirtmeliyiz. Bütün bunları gözümüzde büyütmemeliyiz. Bu, insan olmanın bir gereğidir. Herhangi bir hayvanı da bir yere kapatsak, akşama kadar yiyip içmeden durabilir. Ama bu, oruç sayılacak mıdır?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.