
Nur-i Muhammedi
Tasavvuf inanışına göre gizli bir hazine olan Cenab-ı Hak, bilinmeyi murad etti ve ilk defa bir muhabbet cevheri şeklinde Hazret-i Muhammed'in nuru olarak tecelli etti. Ardından diğer varlıkların hepsini bu nurdan yarattı. Onun "alemlere rahmet" oluşunun anlamı budur.
Nur-i Muhammedi denen manevi varlık bir nur, bir hakikat veya bir öz (cevher) olup, Hz. Muhammed'in manevi şahsiyetinde sembolleşmektedir.
O, Hz. Adem'den önce yaratılmıştır.
Allah katında en sevgili ve en değerlidir. Başka varlıklar, nurlar, nebiler hep onun gerçeğini tafsil ve beyan için yaratılmışlardır. Hz.
Muhammed'in iki yönü vardır. İlki mana ve öz olarak ilk yaratılan varlık olan yönü, ikincisi 570 senesinde Mekke'de doğan maddi bedeni. İlk yaratılan o ilk nur, Hz. Adem'den başlamak üzere nesilden nesle intikal etmiş, nihayet Peygamber Efendimizin babası Abdullah'a kadar gelmiştir.
Aşağıda bu olayın tarihlerde yazan bir safhasını görüyoruz:
ABDULLAH'DAKİ NUR
Kaynaklarda Hz. Peygamber'in babası Abdullah'ın, Kureyş'in en yakışıklı genci olduğu, alnında bir nur (Nur-i Muhammedi, nübüvvet nuru) bulunduğu, bundan dolayı bazı kadınların onunla beraber olmak istedikleri yazılıdır. Bunlardan biri Varaka b. Nevfel'in kız kardeşi Rukayka'dır ve bu konuda ısrar etmiştir. Abdullah "Bekle döneceğim diyerek" gider. Aradan zaman geçer. Abdullah Amine ile nikahlanıp onunla birlikte olduktan sonra kendisine teklifte bulunan kadının yanından geçerken onu ilgisiz görünce "Ne oldu da dün olduğu gibi bugün bana ilgi göstermiyorsun?" diye sorar, o da "Dün sende bulunan nur ayrılıp gitmiş, artık sana ihtiyacım yok" karşılığını verir.
Başka bir rivayete göre ise Abdulmuttalib oğlunu alıp Amine ile evlendirmeye giderken yolda Fatıma bint Mürr adlı Yahudiliği benimsemiş ve eski kitaplar hakkında bilgisi bulunan kahine bir kadına rastlarlar.
Bu kadın da Abdullah'a, kendisiyle birlikte olmasını teklif eder. Abdullah kabul etmez. Sonra Amine ile evlenip adet olduğu üzere yanında üç gün kaldıktan sonra o kadına uğrar ve hala istekli olup olmadığını sorar, o da kendisinin kötü niyetli (fahişe) bir kadın olmadığını, sadece daha önce iki gözünün arasında veya yüzünde bir nur gördüğünü ve bunun kendisine geçmesini arzuladığını, ancak Allah'ın ona dilediğine nasip ettiğini söyler ve kendisinden ayrıldıktan sonra ne yaptığını sorar.
O da başından geçeni anlatır. Kadın ""Git Amine'ye yeryüzü halkının en hayırlısına hamile kaldığını haber ver" der.
MEVLİD'DE NUR-İ MUHAMMEDİ
Süleyman Çelebi'nin Mevlid (Vesiletü'n-necat) metninde Nur-i Muhammedi'nin nesilden nesle nasıl intikal edip sonunda Hz. Peygamber'e ulaştığı veciz bir şekilde dile getirilir:
"Hak Teala çün yaratdı Adem'i / Kıldı Adem'le müzeyyen alemi
Adem'e kıldı feriştehler sücud / Hem ana çok kıldı ol lutf-ıssı cud
Mustafa nurını alnına kodı / Bil Habib'im nurıdır bu nur dedi
Kıldı ol nur anun alnında karar / Kaldı anun ile nice rüzigar
Sonra Havva alnına nakl itdi bil / Durdı anda dahi nice ay u yıl
Şit toğdı ana nakl itdi buğur / Anun alnında tecelli kıldı nur
İşbu resm ile müselsel muttasıl / Ta olınca Mustafa'ya müntekıl
Şöyle vardı irdi ol nur aslına / İrişince ta Muhammed alnına
Geldi çün ol Rahmeten li'l-alemin / Vardı nur anda karar etdi hemin
Bu nuru Amine, Hz. Muhammed'e hamile kaldığı zaman farkettiği gibi, asıl doğum sırasındaki belirtilerine dair haberler dikkat çekicidir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.