Mehmetçik’in adına leke sürülmesin!
Dünya olabildiğince doğal dönerken, birilerinin üzerimize namlu çevirdiğini öğrendik...
Hafızaların değil, dilin unuttuğu bir kelime Türkiye'nin dört bir yanında adeta hortladı: Darbe...
Bir televizyon kanalı: TRT...
O kötü zaman yolculuğunun düğmesine belki de o ekranla basıldı.
Korkusu; ekrandan taşıp evlerimizin içine dalga dalga gelen bir spiker...
Bir bildiri okudu...
Türkiye'de darbe yapılmıştı.
Ve sokağa çıkma yasağı ilan ediliyordu...
Herkesin gözlerine, o an, aynı görüntü geldi...
Siyaz-beyaz bir görüntü... O ses... O kişi...
Dev bir hortumun içine konulup, rüzgarı-fırtınasıyla savrula savrula geriye gidiyorduk...
Özgürlüğüm... Özgürlüğümüz...
Sevdiklerimiz...
Hiçbirinin yanına gidememek...
Yola çıkarsak üzerimize çevrilecek silahlar...
Gözaltı... Yasaklar...
Ne kadar süreyle...
Neden?
İlk şokun ardından komplo teorileri havada uçuştu...
Türkiye'nin önemli bölümü ne olduğunu anlamıyordu.
İstanbul ve Ankara bir ateşin ortasına ilerliyordu...
İstanbul'da köprüler, tanklarla, askerlerle kapatılırken...
Ankara'da F-16'lar gökyüzünde savaş uçuşları yaparken...
Bir yerlere bombalar yağarken, Türkiye'nin geri kalanı, bir başka ülkenin başına gelenleri izliyor gibiydi...
Ne oluyordu?
Birileri bizimle dalga mı geçiyordu?
Sahi, üç-beş adam, son mermileri bitene kadar akıl dışı bir ihaneti mi sergileyecekti?
Güçlerinin ölçüsü neydi?
Ve akıllardaki soru işaretini yerle bir eden görüntü, canlı yayında geldi...
Sokağa çıkan halkın üzerine ateş açıldı...
Bizi vuruyorlardı!
Vuran kim?
Asker!
Dualarımızdan eksik etmediğimiz, her şehit haberinde ciğerimizin yandığı askerimiz miydi onlar?
Sahiden bizim askerimiz mi, kendi halkına mermi, bomba yağdıran bir alçaklığın, ihanetin başrolündeydi...
Bu inanması ne güç bir andı!
Bir düşmanın mermisine hedef olmak bile bunun yanında daha iyiydi...
Belki de o an, yakın geçmişte "darbe çığlıkları" atanlar bile, bu ülkenin demokrasiye muhtaç olduğunu anlamıştı...
Türkiye, darbe yıllarına geri dönmek istemiyordu...
Ve dönmedi...
Ama şimdi...
Türk halkının üzerinde kocaman bir yara kaldı...
Hayır...
Kurşun yarası değil...
Mehmetçik yarası!
Bu memleketin insanı, Mehmetçiğinden vazgeçmez... Vazgeçmemeli...
Giydiği üniformanın şerefini unutup, korumakla mükellef olduğu halkına kurşun yağdıran başka...
Mehmetçik başka...
O vatan hainleri, yargılanmalı ve "askerlik" gibi şerefli bir unvanı taşımamalı...
Onları ne tarih ne bu halk affetmeyecek...
Ama o Mehmetçik...
Bu güzel "sıfatına" leke sürülmesin...
Şerefli bir ordunun en masum fertleri, düşman görülmesin...
O ana kuzularından kimse vazgeçmesin...
O Türk ordusunun komutanı ki, başına silah dayanmışken bile, bir darbe bildirisine imza atmadı...
Unutmayalım.
Bu vatanı hala PKK denilen bir beladan, polisimizle birlikte, Türk ordusu ve o Mehmetçik koruyor...
Mehmetçiği üzüp, kırıp, incitmesin kimse...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.