Yine "hamakta" gibi sallanmaya başladık.
Dün 5.5 ve 5.3 büyüklüğündeki depremlerle güne başlayan Çanakkale'nin Ayvacık ilçesi diken üstünde...
Ayvacık ile birlikte İzmir dahil tüm Ege de gergin tabii...
Uzmanların, depremlerin 1999 Marmara ve Düzce depremlerinin kaynağı Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın uzantısı olduğunu açıklaması tedirginliği iyice artırdı...
Kendi kendimize bile, "Büyük deprem geliyor mu?" diye sormaya korkup, "Yok yav, Türk'e bir şey olmaz.
Sarsıntılar iyidir. Enerji boşalıyor işte" diye avunurkeeenn...
İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, ruhumuzda deprem etkisi yarattı!
Prof. Dr. Ercan, "Bu depremler, bölgedeki gerginliği Midilli Körfezi tarafına doğru biraz daha artırdı.
Midilli Körfezi'nde 7 ya da 7.2 büyüklüğünde deprem bekliyoruz" dedi iyi mi!
İlk artçı şoku yaşarken, İzmir Jeofizik Mühendisleri Odası Başkanı Sinancan Öziçer ile Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırmaları Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zafer Akçığ'dan "Tamam tamam beyler sakin olun" tadında açıklama geldi.
Öziçer ve Akçığ, söz konusu depremin İzmir depremini tetiklemeyeceğini söyledi.
Rahatladık mı peki?
Hayır!
Ne yapacağız biz şimdi?
Yüreklere su serpen açıklamaları mı dinleyeceğiz yoksa "Kaçın kaçın deprem geliyoooor" sözüne uyup, kaçacak mıyız?
Birinci seçeneği tercih edenlere diyecek bir şeyim yok!
İkinci grupta yer alıp, "Kaçalım" diyenlere soruyorum, "Arkadaşlar, nereye gideceğiz.
Gidecek yerimiz mi var!"
Burnumuzun dibinde deprem tehlikesiyle yıllardır yaşıyoruz ama ne gam!
İşte böyle, bazen 5 ve üzeri büyüklükte deprem olunca konu gündemimize geliyor...
Birkaç gün en ufak sarsıntıda gözümüz lambada, avizede...
Sonrasında unut gitsin!
Bu memlekette bir dönem Seferihisar'da deprem çadırları kuruldu...
Millet, gezmek için bile Seferihisar'a gitmeye korkuyordu...
Sonra bir "sakinleşti" şehir!
Şimdi İzmir'in en gözde bölgelerinden biri...
"Sakin şehir" unvanı alınırken, sanırım depremin de sakin sakin, hamakta gibi sallayacağı konusunda garanti verildi!
Yoksa insanlar niye akın akın gitsin değil mi?
Sadece Seferihisar mı?
Değil elbette...
İzmir'in pek çok yeri dolgu alanı...
Üstüne üstlük deprem kuşağındayız işte!
Ama bizde deprem, böyle "grip" gibi etki yapıyor...
Bir dönem yakalanıyor ama sonra hemen iyileşiveriyoruz...
Önlem olarak yaptırdığımız zorunlu deprem sigortası var...
Onun da işte "mecburiyetten" parasını ödüyoruz...
Ev alırken de genellikle, mahallenin, sokağın ve içinin güzelliğine bakıyoruz...
Siteyse ve bir de havuzluysa yaşadık, bizden şanslısı yok...
İki peyzaj düzenlemesi, yürüyüş yolu da eklendi mi, gelsin Instagram'da Facebook'ta fotoğraflar!
Deprem mi!
O da ne?
Ev havuzlu yahu!
Bu kentin sanırım bir de "dönüşümü" olacaktı...
Ne hikmetse tam olarak dönüşemedik gitti!
Kentsel dönüşüm, hem bir deprem gerçeğine karşı önlemdi hem de çarpık kentleşme sorununa çözümdü, ama yapamadık...
Şimdi yazıyı bir toparlayalım bakalım...
Özetle;
- İzmir'de kentsel dönüşüm yapılamadı...
- Binaların çoğu tuğla, beton yerine kağıttan!
- Kent deprem kuşağında!
- Uzmanlar 'deprem gelecek' diyor da, vatandaşa yapılan bugüne kadarki en önemli tavsiye, bir "deprem düdüğü alın" oldu...
O halde tekrar soruyorum:
Deprem kuşağındaki İzmir'de ve Ege'de önlem olarak ne yapacağız?
Deprem sırasında 'düdükle çalmak' için şarkı falan mı besteleyelim, ne yapalım?
Biri bir şey söylesin!