Bugün cumartesi...
Yapılacak ilk iş:
Hayatından "negatif" insanları çıkar!
Bahar temizliği gibi bir şey...
Hani giymediğin giysileri birine vermek...
Odayı havalandırmak...
Yıkanmış bir balkonun serinliğinde oturmak gibi...
Öyle bir ferahlama hissi için, "o kişinin", "hayat listenizde" olmaması gerekiyor!
Kim olduğu, "sıfatı" önemli değil...
Belki yıllardır "katlandığın" ya da "katlandığını farkına varmadığın" eski bir arkadaşındır...
Belki sevgilindir...
Belki bir akrabandır...
Belki de "dostun" sandığın biridir...
Fark etmez!
Hımmm...
Bir cumartesi yazısı için sert mi oldu?
Hayır değil!
İnanın bana tam tersi...
Hadi devam edelim...
Bir düşünün...
Canınız sıkıldığında birini arıyorsunuz...
Genellikle de "acil durumlarda camı kırma" misali, hep aynı kişi ya da kişileri ararız...
Derdimizi, sorunumuzu anlatır, içimizi dökeriz...
Bazılarıyla konuştuktan sonra içimizi bir ferahlık kaplar...
Olabilecek en cesaretlendirici sözleri duyarız...
Kendimizi harika hissederiz...
Hani düştüysek, bize elini uzatıp ayağa kaldıran, dizimizdeki kanayan yarayı bastıran kişidir o...
İyi ki vardır...
İyi ki bizimdir...
Bazen çok acımasız da olabilir...
Sizi, "hayır ben böyle yapacağım" diye yüzde yüz emin olduğunuz bir yoldan bile geri çevirebilir...
Ondan "en keskin" ve "en sert" sözleri de duyabilirsiniz...
Ama kırmadan, incitmeden söyler...
Ve kilit cümle ise şudur:
"Yine de kararını değiştirmezsen, ben ne yaparsan yap, yanında olacağım!..." Bu kişi, hayat listenizde ismi, "altın yaldızla" yazılandır...
Peki şimdi "hayat listenizde" olmaması gerekenlere bakalım...
Derdinizi anlatırsınız...
O an duymak istediğiniz tek şey, "iyi hissettirecek" bir cümledir.
Ama o ne yapar...
Kalan üç kuruşluk hayat enerjinizi, vampir gibi emer!
Sürekli negatif taraftan bakar...
Konuşmaları hep üst perdedendir...
Siz zaten "hatalı" olan tarafsınızdır...
Bu kural hiç değişmez...
Ve "doğruyu söylüyorum ben sana" cümlesi altında ezilirsiniz...
Doğru derken?
Kime göre doğru!
"Celladına aşık olan mahkum" misali, o kişiyi aramaya devam edersiniz...
Çünkü içinizde bir yerlerde "onay bekleyen bir çocuk" vardır!
Aramayı, fikrini sormayı sürdürür;
"Bu kez benden yana olacak" dersiniz...
Ama ne fayda!
Yanılma kuralı da değişmez...
Düştüğünüz yerde kalırsınız...
Elini uzatmaz...
Uzatıyor gibi gözükür!
Dizinizdeki kanayan yarayı görür...
Ama sadece eleştiren gözlerle bakar...
Bakışların alt metninde satır satır şu cümleleri okursunuz...
"Niye düştün.
Ben sana daha önce kaç kez dikkat et" demedim mi...
İşte tam bir enerji vampiri portresi!
Peki bu insanlar bunu niye yapıyor?
A- Psikopat oldukları için...
B- Kıskançlıktan çatladıkları için...
C- Sadistlik içlerine işlediği için...
D- Hiçbiri...
E- Hepsi...
Sıkı durun yanıtı açıklıyorum...
D- Hiçbiri!
Doğru cevap şu:
Bizi sevdikleri için!
Şaka gibi değil mi?
Enerji vampirlerinin en çok sığındıkları cümle bu...
Tuhaf ama sahiden de bunu, sevdikleri için yaptıklarını sanıyorlar...
Bunun nasıl bir "yıkıcı" sevgi olduğu apayrı bir tartışma konusu...
Ama onlardan en çok, "Ben seni çok seviyorum... Bunları senin iyiliğin için söylüyorum...
Senin üzülmeni istemediğim için sana doğru yolu gösteriyorum..." cümlelerini duyuyoruz...
Peki ne yapacağız?
Yazının başına dönelim...
Ne dedik?
Bugün yapılacak ilk iş:
Hayatından "negatif" insanları çıkar!
Bu cumartesiye "mutlu" başlayın mesela...
Şu formülü uygulayın...
Enerji vampirlerine kapıyı gösterin!
Ve cebinde her daim, kocamaaan bir gülüş saklayıp, ne zaman ihtiyacınız olsa onu size cömertçe sunan kişilere sarılın...