Giriş Tarihi: 30 Temmuz 2010, 19:38
Ağustos ayı nefesinizi kesecek bir "Başlangıç" la sinemaseverlere merhaba diyor. Christopher Nolan'ın en son alameti farikası olan "Başlangıç/ Inseption" rüya ve gerçeklik arasında gidip gelen, dinamik yapısı; çok karakterli ve birden çok öyküsüyle karışık gibi görünen ama bunu son derece akıcı bir şekilde perdeye yansıtan "rüya" gibi bir film. Kuşkusuz bu başarının ardında sıra yönetmen Nolan kadar başını Leonardo DiCaprio ve Marion Cotillard'ın çektiği rüya gibi bir oyuncu kadrosu da bulunuyor.
Christopher Nolan'ın merakla beklenen filmin hikayesine gelince :Dom Cobb çok yetenekli bir hırsızdır. Uzmanlık alanı, zihnin en savunmasız olduğu rüya görme anında, bilinçaltının derinliklerindeki değerli sırları çekip çıkarmak ve onları çalmaktır. Cobb'un bu ender mahareti, onu kurumsal casusluğun tehlikeli eni dünyasında aranan bir oyuncu yapmıştır. Ancak, aynı zamanda bu durum onu uluslararası bir kaçak yapmış ve sevdiği her şeye mal olmuştur. Cobb'a içinde bulunduğu durumdan kurtulmasını sağlayacak bir fırsat sunulur. Ona hayatını geri verebilecek son bir iş; tabi eğer imkansız "başlangıç"ı tamamlayabilirse. Mükemmel soygun yerine, Cobb ve takımındaki profesyoneller bu sefer tam tersini yapmak zorundadır; görevleri bir fikri çalmak değil onu yerleştirmektir. Eğer başarırlarsa, mükemmel suç bu olacaktır.
Sinemada bilinçaltı ondan sorulur
'Memento'yla seyirciyi soluk soluğa bıraktığından beri, daima iyi düşünülmüş senaryolar ve yetkin bir sinema diliyle karşımıza çıkan Christopher Nolan, 'Başlangıç'ta (Inception ) gene bizi hafıza ve algının derin sularına doğru sürüklüyor. Hatta bu sefer insanoğlunun en tehlikeli ve karmaşık bölgesine, bilinçaltına iniyor ve rehber olarak da rüyaları seçiyor. Neredeyse her filmiyle biliçaltımızı alt üst eden Nolan "Başlangıç"ta sinemada zaman akışı konusundaki yetkinliğini konuşturuyor. Sağlam kurulmuş öyküsü ve dramatik yapısıyla kafada çok fazla soru işareti bırakmıyor.
Film boyunca Dom Cobb'a büyük iş düşüyor. Hem filmin bilinçaltındaki hırsızlık takımına liderlik yapıyor hem de rüyalarda buluştuğu karısıyla olan duygusal sorunlarıyla uğraşıyor. Her iki anlamda da işinin ehli olan Cobb, Leonardo DiCaprio'nun yorumuyla ölümsüzleşiyor. Daha önce birçok kez Oscar adayı olan DiCaprio'nun bu rolüyle yeniden Oscar adayı olması kimseyi şaşırmamalı. Cobb karakterinin tek bir handikapı, DiCaprio'nun bir önceki filmdeki karaktere benziyor olması. Martin Scorsese'nin "Zindan Adası" filmindeki şizofren dedektifi andıran Cobb, özellikle de yitirilmiş eş ve çocuklar mevzusunda da adeta bu filmdeki karakterin ruh ikizi.
Dom Cobb'un eşi Mal'u oynayan Marion Cotillard oynadığı her kareye damgasını vuruyor. Sessiz sinema dönemindeki yıldızları hatırlatan fiziği ve eşsiz oyunculuğu ile Cotillard önümüzdeki yıllarda adından daha da çok söz ettirecek. "La vie en rose" filmindeki "Edith Piaf" rolüyle Oscar kazana oyuncuyu daha uzun rollerde izlemek bizim hakkımız. Bence bu ikili Paris'te geçecek çok sıkı bir aşk filminde yeniden bir araya gelmeli.
Rüyadan rüyaya atlayan filmin hiç mi kusuru yok. Olmaz olur mu. Bir kere gereğinden çok uzun. Bu hikaye daha kısa olabilirmiş. Hele hele o kuzey kutbundaki finale ne demeli. Bizim Cobb birden bire oldu James Bond. Baştaki Paris sahnesindeki birleşme sahnesinde gereğinden fazla abartı. Orada bir tek aynalı sahne çok etkileyici.Uyanma anında Edith Piaf'ın "Non, Je Ne Regrette Rien" şarkısının tercih edilmesi de çok yerinde bir seçim Filmden çıktığınızda bile kulağınızda bu şarkı hala çalıyor olacak. "Başlangıç/ Inseption" kaçırmamanız gereken bir film.
İyi seyirler.
Haftanın Filmleri
Yepyeni Bir Hayat
Babasına hayran bir kız çocuğu olan dokuz yaşındaki Jin-hee, babası tarafından Seoul yakınlarında bir yetimhaneye geri alınmamak üzere bırakılır. Fakat Jin-hee babasının bir gün döneceğine inanmaktadır ve bu inançla bırakıldığı yere uyum sağlamamakta direnir. Evlat edinmek üzere batılı çiftlerin ziyaretlerde bulunduğu yetimhanede artık bekleyiş hakimdir.
Sanat filmi sevenler için kaçırılmayacak bir film.
Anneler ve Kızları
Yıldız oyuncuların bir araya geldiği, üç kadının kesişen hayatlarını konu alan dokunaklı bir dram: Gabriel Garcia Marquez'in oglu Rodrigo Garcia'nin son filmi, kadınlık ve annelik kavramlarını mercek altına alıyor. 40 yıl kadar önce başlayan hik14 yaşındaki bir kız hamiledir ve bebeğini evlık verir. Bugüne geldiğimizde üçü de hayatlarının kontrolünü ele almaya çalışan üç ayrı kadınla karşılaşırız.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen
tıklayın.