MİLLETİN EGEMENLİĞİNE SEVE SEVE ALIŞACAKSINIZ
Bir siyasi parti düşünün Cumhuriyeti kurmuş, kurucu Genel Başkanı Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin de kurucusu. Siyasi hayatı 80 yılı aşmış ama çok partili yaşama geçildiğinden bu yana iktidara hasret kalmış. Demokrasilerde iktidar kadar hatta belki daha önemli olan kurum; muhalefettir.
Hele ki; ana muhalefet partisi olmak, doğru politikalar üreterek umut olabilmek, iktidar alternatifi olmak demektir. Bu politikaları üretecek olan da başta o partinin Genel Başkanı ve yönetim kademesidir.
Ama gelin görün ki; partinin başına geçtiği günden bu yana bırakın halka umut vadeden politika üretmeyi, söylediği her sözle kendisine güvenenlerin bile tek tek umutlarını söndürmeyi başaran bir Genel Başkan var. Ülkenin ve milletin menfaatine olan her icraatı, her gelişmeyi reddeden, eleştiren ama ülkenin ve milletin zararına olan her konuyu sahiplenip, içeride ve dışarıdan Türkiye düşmanı kim varsa görünür veya görünmez işbirliği yapmaktan kaçınmayan bir Genel Başkandan söz ediyoruz.
Yazımın başına dönecek olursam; son olarak önceki gün AB üyesi ülkelerin büyükelçileriyle Ankara'da yaptığı toplantıda Türkiye'yi şikayet etmelere neredeyse "doyamamış." Hatta hızını alamayıp; Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanını tanımadıklarını söyleyip; "O, sadece kendi yandaşlarının Cumhurbaşkanıdır" demiş!
Bunu da niye demiş? Yüksek yargı başkanlarının Cumhurbaşkanı'nın bir davetine icabet etmeleri ile ilgili demiş!
Yani; bu ülkenin yarısından fazlasının oylarıyla seçilmiş Cumhurbaşkanını saymadığını, elin Avrupalılarına matah bir şeymiş gibi anlatmış...
KILIÇDAROĞLU'NDAN YÜZDE 52'YE HAKARET
Ben de buradan kendisine seslenmek isterim..
Ey Kılıçdaroğlu..
Sizin derdiniz nedir?
Bir zamanlar darbe girişimlerinde bulunduğunuz asker-yargı- STK'lar birer birer artık kendi alanlarına çekilip sadece kendi işlerini ve Anayasada kendilerine verilmiş görevleri yapıyor, sizinle artık darbe girişimleri ve projeleri yapmıyor diye mi bu telaşınız, bu öfkeniz?
Bu ülkenin yüzde 52 insanının oyunu almış, 21 milyon insanın oy verdiği Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve milletinin seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan'a saygınız yok anladık. Kendisi bizim değil, yandaşlarının Cumhurbaşkanıdır diyerek kendinize, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne, Cumhurbaşkanlığı makamına, oturduğunuz koltuğa saygınız yok onu da anladık da; 10 Ağustos 2014'de Tayyip Erdoğan'a oy veren 21 milyon seçmene, bu milletin yüzde 52 insanına da mı saygınız yok? Milletin egemenliği, atanmışlara darbe yolunu kapattı diye mi bu telaşınız demiştim ya.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da dediği gibi..
İsteseniz de istemeseniz de..
Buna da alışacaksınız..
CHP'NİN SOYKIRIM ÇELİŞKİSİ
Yazıya Kılıçdaroğlu ile başladık onunla bitirelim...
Sözde soykırım iddialarının Alman Parlamentosu'nda görüşülmesinden önce Alman liderlere bir mektup yazıp "Bu girişimi durdurun" demiş CHP lideri...
Görüntüde milli bir duruş sergilemiş...
Kemal Bey keşke bu milli duruşunu kendi partisindeki bazı milletvekillerinin Ermeni lobisinin soykırım iddiasını destekleyen açıklamaları sonrasında da gösterseydi.
Mesela "Soykırım'ın 100. yılında CHP tarafından milletvekili adayı gösterilmem benim için simgesel bir önem taşıyor" diyen İstanbul Milletvekili Selina Doğan'a...
Ya da geçen 24 Nisan'da Ermeni Patrikhanesi'ne gidip Selina Doğan'la yandaki resmi çektiren Sezgin Tanrıkulu'na...
Doğan, sosyal medyada paylaştığı bu resmin altına "1915'in 101. yılında patrikhanede düzenlenen ayine katıldık" diye yazmış.
Kemal Bey acaba bu paylaşımdan dolayı iki milletvekiline bir uyarıda bulundu mu?
Hiç sanmıyorum..
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.