• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
ŞEBNEM BURSALI

BUGÜN DÜNDEN DAHA GÜÇLÜYÜZ.. YARIN DA DAHA GÜÇLÜ OLACAĞIZ..

sebnem.bursali@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 27 Aralık 2016, 22:12

Pek çok ülkenin, pek çok milletin on yıllar içinde yaşayabileceği zorlukları biz son 3 yılda yaşadık. 2013 yılında Gezi ile başlayan ve 17-25 Aralık darbe girişimleri ile denenen huzur ve güvenliğe ve istikrara yönelik senaryolar başarıya ulaşamayınca 2014 ve 2015'te başta PKK ve türevlerinin sınırlarımız içindeki saldırılarının yeniden başlaması ve Suriye başta olmak üzere komşularla ilişkilerin kopma noktasına gelmesi, uçağın bir sabotaj sonucunda düşürülmesi ile Rusya ile ilişkilerde gelinen nokta ve nihayet bu yıl yaşadığımız ve 15 Temmuz'daki başarısız darbe girişimiyle yaşadıklarımızı şöyle bir gözünüzün önüne getirirseniz, ne demek istediğimi daha kolay anlayabilirsiniz.
Adeta ülkede bir iç savaş çıkarmayı amaçlayan, dış destekli FETÖ ve PKK başta olmak üzere maşaları kullanarak hem siyasi hem ekonomik kaos çıkarmayı hedefleyenler güçlü bir siyasi irade ve milletin inancı ve desteğiyle bunu başaramadı çok şükür. Her şeye ve herkese rağmen bunlar yaşanırken Türkiye, büyümekte ve yatırımlarda hız kesmedi tam tersine. Dünyanın en büyük Asma Köprüsü Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü, İstanbul ve İzmir arasını 3.5 saate indiren Osmangazi Köprüsü'nü, İstanbul'un 2 yakasını 15 dakikaya düşüren Avrasya Tüneli'ni inşa ederken, TSK'nın hedef istihbaratına yönelik uydu görüntüsü ihtiyacını karşılayabilmek için Göktürk-1 Uydusu'nu göndermeyi başardı. Global ekonomik kriz, Dünya devi ülkeleri zor durumda bırakırken, Türkiye'nin eşi görülmemiş çapta yatırımlara devam etmesi, bizim ülke ve millet olarak ne kadar büyük olduğumuzun göstergesi olurken;
Türkiye üzerinde kirli emelleri olanlara da verilmiş en güzel cevap oldu. 2017'ye girerken benim; Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne, onu yönetenlere, siyasete ve millete ve devletin tüm kurumlarına olan inancım tamdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Milli Seferberlik çağrısının tam da karşılığı budur sevgili dostlar. Ülkemize, milletimize, devletimize olan inancımız ve güvenimizin zerre eksilmediği, tam tersine dünden daha büyük ivme kazandığı ve yarına dair umutlarımızın daha da arttığı bir birlik-beraberliktir bu. Aksini düşünmek için hiçbir sebep olmadığı gibi; düşmanları sevindirmeyi de kimse istemez eminim...

NEDEN SURİYE'DEYİZ DİYENLERE GELSİN BU YAZI..

Ben dış politika uzmanı değilim.
Ama bu konuda bugüne kadar yaptığım okumalarım dışında, görüşlerine değer verdiğim ve öngörülerinin isabetli çıktığını gördüğüm belli uzmanlara kulak veririm. Fırat Kalkanı Harekatı'nda ne işimiz var? Diye soranlar için; oluşturulmak istenilen psikolojik baskının yanlışlığının altını çizmek ve milli bir olayı sorgulamanın ne kadar yanlış olduğu tespitimle birlikte; birkaç şey söylemek isterim.
Öncelikle; Türkiye'nin jeo-politik konumunu hatırlatalım. Hem coğrafi hassasiyeti hem de bulunduğu coğrafyadaki komşularımızın hem toprak altı zenginliklerinin hem de kendi politik durumlarının, özellikle gelişmiş ülkeler için ne kadar cazip ve ne kadar kolay nüfus edebilmelerine olanak verdiğini de hatırlatıp, bu noktada Türkiye'nin konumunun bir anlamda bölge için Emniyet Sibobu olduğunu da söylemek gerekiyor.
İşte; bu hatırlatmanın ardından Neden Suriye'deyiz diyenlere; iki ülkenin toprak bütünlüğü için bölgeden çekilmememiz gerektiği, eğer biz orada güvenli bölge oluşturmamış olsaydık; orada bir Amerikan koridoru oluşacağı ve tümüyle PKK terör örgütünün kontrolüne geçmesinin işten bile olmadığını da hatırlatalım.
Fırat Kalkanı Harekatı, Suriye ile aramızdaki sınır güvenliği harekatıdır...
Terör olaylarının şekil ve boyut değiştirerek devam etmesiyle ve Suriye politikamızla ilgili son sözü de Prf. Dr. Alev Alatlı'ya vermek isterim:
"Winston Churchill'in daha 1900'lerin başında söylediği bir söz var: Bir savaşın içine sürüklenecek kadar talihsiz iseniz, hızlandırılmış zaferin bedeli ne kadar ağır olursa olsun, sürüncemede kalmasından iyidir.
Biz, terörün içine sürüklendik.
Ne DAEŞ'in ne diğer ölü sevici örgütlerin oluşumunda en ufak bir dahlimiz vardır. Bu saatten sonra yapılacak tek şey, ne pahasına olursa olsun bu işi bir an evvel bitirmektir. Teröre karşı birlik çağrılarını, çaresizlik feryatları veya yardım yakarışları değil, mukadder zaferi paylaşmaya davet olarak değerlendirmelisiniz. Yoksa; ateş düştüğü yeri yaktığı ile kalacaktır.
Özde sakat bir ideolojik ya da dini sistemi dayatmanın yolu şiddet değildir. Terör, sürdürülebilir bir yöntem de değildir. Türkiye, bu dönemeci mutlaka alacak almasına da; Churchill'in dediği gibi; süreç ne kadar kısalırsa o kadar iyi olacaktır."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.